Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

Soru Cevap
Suudi Arabistan-Katar Krizinin Hakikati Nedir?

Soru:

09 Haziran 2017 günü Beyaz Saray’da Romanyalı mevkidaşı ile düzenlediği basın toplantısında konuşan Trump, “Ortadoğu ülkelerine yaptığı ziyaret sırasında görüştüğü kilit ülke liderlerinin terörü maddi, askeri ya da moral açıdan desteklemeyi durdurma sözü verdiğini söyledi ve ancak Katar, ne yazık ki tarihsel olarak çok yüksek düzeyde terörün destekçisi olmuştur. Bunun ışığında, bölge ülkelerinin liderleri bu davranış karşısında Katara yaptırım uygulama konusunu benle konuştular. Terörizme desteği kesmek zorundaydık. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, üst düzey askeri yetkililerimiz ile birlikte Katarın teröre verdiği desteği durdurmak zorunda olduğunu söylemek kararı aldık dedi.” [09.06.2017 ]http://www.youm7] Bu açıklama, Suudi Arabistan ile Katar arasındaki krizi provoke edenin Trump olduğu anlamına gelir mi? Eğer bu doğruysa, bölgedeki en büyük hava üssü Katar’da olduğu bilinen Trump’lı Amerika niye böyle bir şey yapsın ki? Sonra medya, Suudi Arabistan ile Katar arasında siyasi anlaşmazlığa neden olan unsurun, Katar’ın İran, Müslüman Kardeşler veya Hamas’a ilişkin tutumu olduğunu söylüyor… O halde Trump’ın yukarıdaki açıklaması ile medyada yer alan bu haberleri nasıl anlamalıyız? Peki, bu kriz nereye doğru gider? Katar’ın Körfez İşbirliği Konseyi’nden çekilmesine ya da kovulmasına yol açar mı? Teşekkür ederim.

Cevap:

Birincisi: Evet, meydana gelen krizin baş aktörü, Amerika’dır. Diğer bir deyişle ABD Başkanı Trump’tır. Detaylara geçmeden önce yanıta son soruda yer alan hususla başlamak istiyorum. Nitekim medyada da yer aldığı gibi ya da medya tarafından pompalandığı gibi bazıları, Körfez’de yaşanan Katar krizinin Katar’ın Müslüman Kardeşler’e verdiği destekten veya İran ile kurduğu stratejik ittifaktan kaynaklandığını sanıyor… Bazıları da krizin gerçek sebebinin 1970’lerde BAE’nin kuruluşu sırasında Hamd Hanedanı ile Zayed Hanedanı arasında yaşanan eski bir husumetten mütevellit olduğunu düşünüyor. Bu husumet nedeniyle Suudi Arabistan, Katar’a karşın müttefiki BAE safında yer almıştır… Bazı yazarlar da Katar’a uygulanan abluka krizinin “İsrail” ile bir bağlantısı olduğunu iddia ediyor. Örneğin CNBC televizyonunda konuşan Jake Novak, “Görünüşe göre Suudi Arabistan ve Katar arasında patlak veren krizin başlıca nedeni İran’dır. Çünkü İran’ın Orta Doğu’daki nüfuzuna ket vurmak Suudilerde saplantı haline gelmiştir. Biraz derinlemesine bakıldığında böyle bir anda Katar’ın hedef alınmasının başka bir devletle, “İsrail” ile olan ilişkisinden kaynaklandığı görülür.” [07.06.2017 Arabi 21]
Ancak krizin gelişim sürecine derinlemesine bakılıp etraflıca düşünüldüğünde, o zaman yukarıda geçen iddiaların olasılık dışı olduğu anlaşılır. Çünkü bu iddialar yeni değil, aksine uzun zamandır Katar bu doğrultuda politika izliyor. Katar’ın İran yakınlaşması maruf, Hamas ile olan ilişkisi de meşhurdur. Katar ile Filistin gaspçısı Yahudi devleti arasında, Yahudi devleti ile Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında ilişkiler olduğu bir sır değil. Hatta aşiret ilişkileri bu boyutta değil… Bütün bunların kriz öncesinde olduğu biliniyor ve krizden sonra da devam ediyor. Bu yüzden bunlar, gerçek nedenler değildir.

İkincisi: Asıl sebebe gelince, başta da belirttiğim gibi Amerika veya Trump’tır. Bu durumu kavramak için aşağıdakileri hususlara bir göz atacağız:

1- Bu yüzyılın başlarından itibaren küçücük devlet Katar, Ortadoğu’da İngiliz politikalarının ana mutfağı olmuştur. Bu yüzden El Cezire kanalı, Amerikan politikalarına parazitlik yapmak ve bölgedeki Amerikan ajanlarını karalamak amacıyla dev bir medya platformu haline gelmiştir… Buna başka bir faktör daha eklendi, politik para. Para, dev politik bir mıknatıs gibi siyasi güçleri kendisine çekti… Katar, bu iki enstrümanı kullanarak özellikle Filistin, Mısır, Libya, Tunus ve diğer ülkelerde “ılımlı” olarak bilinen İslami hareketler düzeyinde büyük başarılar elde etti. Katar’ın başkenti Doha, ılımlı İslami hareket liderleri için güvenli bir liman, Amerikan politikasını karıştırmak ve ajanlarına çamur atmak için de planlama üssü haline geldi… Âdeti üzere İngiltere, Amerika ile birlikte olduğu görüntüsü altında parazitlik yapıyordu. İşte Katar da bu İngiliz oyununu çok güzel eda etti ve 1991’den bu yana ABD Merkez Komutanlığı’nın merkezi olarak kabul edilen devasa bir Amerikan üssüne ev sahipliği yaptı. Ayrıca bu üs, stratejik bir hava üssüdür. Zira Irak, Afganistan, Suriye ve Yemen Müslümanları arasında bozgunculuk çıkarmak, katliam ve yıkım yapmak için Amerikan uçakları bu hava üssünden kalkıyor. İngiltere, Katar’da siyasi mutfak inşa etmiş, tamamlayıp bu yüzyılın başlarında da piyasaya sunmuştu. Ardından İngiliz hizmetkârı Katar devleti için belirlenen rol plan doğrultusunda pürüzsüz şekilde evrimleşti… Bu Katar rolünden darlanan Amerika, oğul George Bush döneminde El Cezire kanalını bombalamayı düşünmüştü. 22 Kasım 2005’te DW’nin bildirdiğine göre, “İngiliz Daily Mirror gazetesi, Downing Street’in “çok gizli” bir konuşmasından aktardığı bir haberde, ABD Başkanı George Bush’un, 2004 yılında uydudan yayın yapan El Cezire televizyonunu bombalamak istediğini” yazmıştı...” [22.11.2005 DW] Kral Selman, tahta çıkıp Suudi Arabistan Amerika ile birlikte olana değin Körfez’de durum bu minvalde seyretti. Ardından Obama yönetimi, ajanı Selman’a bölgede önemli bir rol tevdi etmek istedi. Bu rol gereği Selman, Katar rolü karşısında duracak, baskın gelecek, diğer taraftan da yeni Amerikan planları ile uyumlu hareket edecekti… Sonra Amerikan ajanlarının rolü güçlendi. Suudi Arabistan ile Katar arasındaki anlaşmazlık büsbütün Katar rolünü tehdit eder bir yönde seyretmeye başladı... Yeni Amerikan Başkanı Donald Trump, bu yılın başlarında görevi devraldıktan sonra ABD politikası, Katar dâhil olmak üzere pek çok uluslararası konulara daha densiz ve huysuz bir yaklaşım sergiler oldu. 

2- Trump, 20-21 Mayıs 2017 tarihlerinde Riyad’da Kral Selman ve elli devlet ve hükümet başkanları ile görüşmesi sırasında Katar’ın teröre finansman sağladığına dair açıklamalar yaptı. Bunun üzerine İngilizlerin kulağına fısıldaması ile Katar, Amerika’nın Körfez’de Suudi rolünün yıldızını parlatmak, Katar ve dolayısıyla İngiliz rolünün yıldızını da söndürmek için ciddi adımlar atmaya başladığını fark etti. Buna tepki ve reaksiyon olarak Katar Emiri, Riyad zirvesinden iki gün sonra gündeme oturan açıklamalar yaptı. Katar Haber Ajansı’nın 23 Mayıs 2017 günü geçtiği bir alt yazıda Katar Emiri Şeyh Tamim Bin Hamad El Tani şunları söyledi: “Katar, Trump’ın bölgeye yaptığı ziyaret ile aynı zamana denk gelen haksız bir kampanya ile karşı karşıyadır. Kampanya Katar’ı terörizmle özdeşleştiriyor… Biz, bizim teröre finansal kaynak sağladığımız iddialarını kınıyoruz… Müslüman Kardeşleri kara listeye aldılar diye hiç kimsenin bizi terörizmle suçlama hakkı yoktur… Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, Katar ile ilgili tutumlarını gözden geçirmelidir… Şuan ki Amerikan yönetiminin olumsuz yaklaşımlarına rağmen Amerika ile güçlü ve sağlam bir ilişkimiz var. ABD Başkanına karşı açılan usulsüzlük ve ihlal soruşturmaları nedeniyle mevcut durumun uzun sürmeyeceğine inanıyoruz. Udeyd Hava Üssü, Katar’ı komşu ülkelerden koruyor ve bölgede askeri nüfuza sahip olmak için ABD’nin tek şansıdır. Katar, terör ve aşırılığı tanımaz. Taraflar ile sürdürülen iletişim sayesinde Filistin halkının meşru temsilcisi Hamas ve “İsrail” arasında adil bir barışa ulaşılmasına katkıda bulunmak istiyor… Katar, aynı anda hem Amerika hem de İran ile güçlü bir ilişki kurmayı başardı. İran, bölgesel İslami bir güçtür. Görmezden gelinemez. İran’a karşı düşmanlık yapmak akıl kârı değildir…” Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi Katar, teröre mali kaynak sağladığı ve desteklediği suçlamaları ile ilgili yürütülen kampanyanın arkasında Trump’ın olduğunu iddia ediyor. Zira Katar Emiri’nin bu açıklamaları, Trump’ın İslam dünyasındaki mevcut rejimlerin temsilcileri ile yaptığı, onları Amerikan hedeflerine doğru ittiği, onları Amerikan kul ve kölesi yaparak başarılı olduğunu gösterdiği zirve sonrasına rastlamaktadır. Trump, zirvedeki bazı ülkelerin Katar’ın teröre finansman sağladığı yönünde imada bulunduklarını söyledi. Böylece Katar Emiri’nin yaptığı bu açıklamalar, Trump’a yanıt niteliğindedir. Nitekim Katar, dolaylı olarak bunu ima etmiş ve hakkında açılan soruşturmalar nedeniyle görevi bırakacağı dileğinde bulunmuştur.

3- İran tehdidi savurarak petrol ülkelerinin hazinelerini inisiyatifi altına almak, Suudi liderliğini ön plana çıkararak Körfez ülkeleri arasında İngiliz nüfuzunun ateşini söndürmek ve diğer Körfez ülkelerini de Suudilerin yani Amerikan politikasının peşinden sürüklemek isteyen Washington’un telkin ve göz kırpmasıyla Suudi Arabistan, İslam ve Arap dünyasının 55 Ruveybida devlet ve hükümet başkanlarını Riyad’da topladı. Aslında bu, bölgede Suudi liderliğini ön plana çıkarmak isteyen Amerikan planları doğrultusunda atılmış bir Suudi adımdı. Bu nedenle Suudi Arabistan, bölgede liderliğine aykırı sese tahammül edemezdi. Gözünü Katar’a dikmiş ve ateş hattına sokmak için uygun bir olayın olmasını bekliyordu. Bu yüzden Suudi Arabistan, Katar Haber Ajansı’nın 23 Mayıs 2017 günü geçtiği alt yazıda El Sani’nin Suudi Arabistan ve Amerika karşıtı açıklamalarına sert tepki verdi. Oysa Katar, Katar Haber Ajansı’nın heklemeye maruz kaldığını söyleyerek özür dilemişti. Katar’ın siber saldırı açıklamalarını kayda değer bulmayan Suudi Arabistan, açıklamalarda Katar’ın Suudi politikasına ve Amerika’nın Selman için biçtiği role bir serzenişin olduğunu düşündü. Ardından da kriz patlak verdi. Bütün hilesini derleyip toplayan Suudi Arabistan, Katar ile ilişkileri kestiğini açıkladı. Yani Suudilerin Körfez ülkelerine liderliğine aykırı davranan Katar’a karşı kararlılık gösterdi. Suudi Arabistan’ın Katar’a karşı attığı kararlı ve sert adımlar, aslında Trump yönetiminin kararlı tutumunun bir yansımasıdır. Suudilerin attığı bu adım, 05 Mart 2014 günü büyükelçileri Katar’dan çekme seviyesinden daha sert oldu. Neredeyse Katar, yarı abluka altına alındı. Amerikan tarzı üzere hareket ederek Suudi Arabistan, daha fazla baskı oluşturmak için şok etkisi yaratan adımlar attı. Katarlı diplomatlara ülkeden ayrılmaları için 48 saat süre tanıdı. Mısır da şok etkisi yaratmakta Amerikan yöntemi ile uyumlu ve Suudi adımlar ile eş zamanlı ve paralel olarak ikinci bir emre kadar Katar uçaklarına hava sahasını kapattı. Diğer ülkeler de Suudiler ile dayanışma içinde Katar’a karşı benzer adımlar attılar.

Öyle görünüyor ki Katar, boykot kararını beklemediği için şok olup şaşırmıştır. Katar Dışişleri Bakanı Muhammed Bin Abdurrahman El Sani, 06 Haziran 2016 günü BBC’ye verdiği röportajda “Ülkesine karşı atılan adımlar şok edicidir ve Katar halkı diğer ülkelerin kolektif cezalandırmalarının kurbanıdır. Katar halkını abluka altına almaya çalıştılar…” diye konuştu. Katar, kendisini destekleyen, arkasında duran ve böyle yapmaya teşvik eden arkasında İngiltere gibi büyük bir devlet olmasa, Amerika ya da Suudi Arabistan gibi Amerikan ajanlarına meydan okuma cesareti gösteremez. Gizlice hatta alenen İngiltere, Katar ve politikasına yön vermektedir! İngiltere’nin amacı, Amerika’ya parazitlik yapmak, Ortadoğu’da özellikle Körfez’de hegemonyasını sağlamlaştırma planlarını başarısızlığa uğratmaktır. Onun için İngiltere, ajanı Katar’a bu yönde telkin ve tavsiyede bulundu. Ancak reaksiyonun bu kadar şok edici olacağını beklemiyordu. Öyle anlaşılıyor ki 2014 yılında büyükelçilerin geri çekilmesinde olduğu gibi bir tepki bekliyordu. Ardından büyük bir gürültü koparılmadan krizin sonlandırılacağını düşünüyordu. Özellikle de Katar, büyük bir Amerikan Hava Üssü’ne evsahipliği yapıyorsa. Bu yüzden Katar Haber Ajansı’nın 23 Mayıs 2017 günü alt yazı olarak geçtiği, daha sonra kaldırıp siber saldırıya uğradığını iddia ettiği Katar Emiri’nin açıklamalarında şöyle geçmektedir: “Udeyd Hava Üssü, Doha’yı bazı komşu ülkelerden korumaktadır ve bölgede askeri nüfuza sahip olmak için ABD’nin tek şansıdır.” Yani Katar, hem El Cezire kanalı aracılığıyla Amerika ve bölgedeki ajanlarına karşı parazitlik yapıp karışıklık çıkarıyor hem de bölgede Amerika’nın en büyük hava üssüne evsahipliği yapmaktan dem vuruyor. Amaç, Amerika’nın sessiz kalmasını sağlamak! Bu yüzden Katar, bu sert önlemlere şaşırıp kalmıştır.

4- Böylece krizin gerçek nedeni, Trump’ın Selman için belirlediği yeni roldür. Bu yeni role göre Selman, Körfez bölgesinin Sultanı olacak, ABD politikasını yürütecek, herhangi bir İngiliz ajanının hır gür çıkarmasına ve parazitlik yapmasına izin vermeyecektir. İngiltere, bölgede Amerikan planlarına karşı hır gür çıkarma, parazitlik yapma ve İngiliz planlarını uygulama gibi İngiliz misyonunu Katar’a yüklediği için Katar ile eşi benzeri görülmemiş sıcak bir gerilim yaşanmıştır. Bu krizde Selman’ın arkasındaki motivasyon ABD’dir. Amerikalılar bunu gizlemiyorlar, hatta yaşananlar ve yaşanmakta olanların arkasında kendilerinin olduğunu adım adım ifşa ettiler:

- 06 Haziran 2017 günü El Arabiya sitesi, Reuters’e konuşan üst düzey bir ABD yönetimi yetkilisinden aktardığına göre “Katar’ın pek çok eylemi, Körfez komşuları ve ABD’de rahatsızlık yaratmaktadır. Ajansın Pazartesi günü üst düzey bir ABD’li yetkiliden bildirdiğine göre “ABD, İslamcılar ve İran’a destek verdiği gerekçesiyle bazı Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan’ın Katar ile ilişkilerini kesmelerinin ardından Körfez ülkeleri arasında “kalıcı bir husumetin” oluşmasını istemiyor. Ancak yetkili, “Kabul etmek gerekir ki Katar’ın pek çok eylemi, sadece Körfez komşularına değil, aynı zamanda ABD için de bütünüyle rahatsız edicidir” dedi ve “Yeniden doğru yönde olmalarını istiyoruz.” diye de ekledi.”

- 06 Haziran 2017’de BBC’nin aktardığına göre “ABD Başkanı Donald Trump, Körfez’e yaptığı son ziyaretin Katar ile ilişkilerin kesilmesinde etkisi olduğunu ima etti. Trump, “Yaptığım bu ziyarette, Doha’nın “radikal ideolojik” hareketlere finansman sağladığına dair bazı bilgiler aldım.” dedi. Twitter hesabından paylaştığı mesajda Trump, “Orta Doğu’ya yaptığım ziyarette, radikal ideolojiye artık finansman sağlanmamalı dedim. Liderler Katar’ı işaret etti - bakın!” dedi. Trump daha sonraki Twitter mesajlarındaysa “Suudi Arabistan Kralı ve 50 ülkeyle yapılan görüşmelerin işe yaradığını görmek çok güzel. Radikal örgütlerin finansmanına karşı katı bir tutum takınacaklarını söylediler ve tüm oklar Katar’ı işaret ediyordu. Belki de bu, terörizm felaketi için sonun başlangıcı olur” dedi.”

- Sonra Trump’ın 09 Haziran 2017 günü yaptığı açıklamalar, Suudi-Katar geriliminin arkasında ABD’nin olduğunu ortaya koyuyor, destekliyor.
“ABD Başkanı Donald Trump, Cuma günü Katar’ın terörizme sağladığı finansal desteği en kısa sürede sona erdirmesi gerektiğini söyledi. Terörizmin finansmanının sona erdirilmesi için geçen ay Riyad’da katıldığı zirvenin başlangıç olmasını umduğunu belirtti. Beyaz Saray’da Romanyalı mevkidaşı ile düzenlediği basın toplantısında Trump, “Katar, tarihsel olarak çok üst düzeyde teröre destek vermektedir.” dedi. [09.06.2017 Skynews Arapça]
“ABD Donald Trump, Ortadoğu ülkelerine yaptığı ziyaret sırasında görüştüğü kilit ülke liderlerinin terörü maddi, askeri ya da moral açıdan desteklemeyi durdurma sözü verdiğini söyledi ve ancak Katar, ne yazık ki tarihsel olarak çok yüksek düzeyde terörün destekçisi olmuştur. Bunun ışığında, bölge ülkelerinin liderleri bu davranış karşısında Katara yaptırım uygulama konusunu benle konuştular. Terörizme desteği kesmek zorundaydık. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, üst düzey askeri yetkililerimiz ile birlikte Katarın teröre verdiği desteği durdurmak zorunda olduğunu söylemek kararı aldık” dedi.” [09.06.2017 ]http://www.youm7]

5- Giderek tırmanan “Katar krizi” nereye gider sorusuna gelince, Katar, Amerikan ajanları Suudi Arabistan ve Mısır’ın yanı sıra 09 Nisan 2017 tarihli soru cevapta da geçtiği İngilizlerin rol dağılımı kapsamında Amerikan ajanları ile birlikte hareket eden BAE, Bahreyn gibi bazı İngiliz ajanlarının aldığı sert tutumla şoke oldu. 09 Nisan 2017 tarihli soru cevapta şöyle demiştik: “Böylelikle açığa çıkıyor ki İngiltere, ajanları arasında rol paylaşımı yapıyor. Bu rol paylaşımı çelişkili gibi görünebilir. Ama sonuçta İngiliz amaçlarını gerçekleştiriyor. İngiltere, farklı kozlara sahip olduğu ülkelerde bütün ajanlarını tek bir sepete koymuyor…” Şüphesiz Katar, dediğimiz gibi, gerilimin bu boyutta ve bu sertlikte olacağını beklemiyordu… Çünkü Suudi Arabistan’ın attığı adımlar şoke ediciydi. Katarlı diplomatlara ülkeden ayrılmaları için 48 saat süre tanıdı. Mısır da şoke etkisi yaratan Amerikan yöntemi ile uyumlu ve Suudilerin adımları ile eş zamanlı ve paralel olarak ikinci bir emre kadar Katar uçaklarına hava sahasını kapattı. Diğer ülkeler de Suudiler ile dayanışma içinde Katar’a karşı benzer adımlar attılar.

6- Kriz, Katar’ın Körfez İşbirliği Konseyi’nden çekilmesine yol açar mı meselesine gelince, “en son çare” olarak olabilir. Ancak olası hâlâ başka çözümler var… İlgili uluslararası güç Amerika ve İngiltere’nin amaçladığı hedef farklı olsa da Katar’ın Körfez İşbirliği Konseyi’nde kalmasını yeğlerler. Amerika, yukarıda da belirtildiği gibi Katar’ın Suudilerin kanatları altında olmasını istiyor. Diğer bir deyişle farklı nedenler için parazitlik yapmadan veya hırgür çıkarmadan Amerikan çıkarlarını uygulamasını istiyor. Amerika, hiç bir baskıya maruz kalmadan operasyonlarını yürütmek için Hava Üssü’nün Katar’da yerleşik kalmasını istiyor. Katar’ın arkasında İngiltere’nin olduğunu biliyor. Katar, Körfez İşbirliği Konseyi’nden çıkarsa İngiltere, çeşitli habis yöntemlerle Amerikan üssü için sorunlar yaratabilir. Bu yüzden Amerika, Katar’dan planlarını uygulamasını ve Suudi yaklaşımı içinde olup Körfez İşbirliği Konseyi’nde kalmasını istiyor…
Aynı şekilde İngiltere de Katar’ın Körfez İşbirliği Konseyi’nde kalmasını istiyor. Çünkü Körfez İşbirliği içinde kalırsa, perde gerisinden iş yapacak ve böylece yüzüne karşı sevgi gösterisinde bulunmak, arkasından ise kuyusunu kazmak şeklindeki ikiyüzlü İngiliz yaklaşımı doğrultusunda planlarını uygulayacaktır… Bu nedenle yukarıda da belirtildiği gibi büyük olasılıkla çözüm, Katar ile Körfez ülkeleri arasında nihai olarak ilişkileri koparmama etrafında dönüp dolaşacaktır. Tabii “En son çare” olarak ilişkileri koparma durumu müstesna. En azından öngörülebilir gelecekte krizin en son çare olarak görülen aşamaya geçmesi aşağıdaki nedenlerden ötürü olası değildir:

A- Trump’ın yukarıda geçen 09 Haziran 2017 tarihli yaptığı konuşma, Katar’a orta yollu çözüm için bir alan bırakmıyor. Konuşmasında Trump “...Ve ancak Katar, ne yazık ki tarihsel olarak çok yüksek düzeyde terörün destekçisi olmuştur. Bunun ışığında, bölge ülkelerinin liderleri bu davranış karşısında Katara yaptırım uygulama konusunu benle konuştular. Terörizme desteği kesmek zorundaydık. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, üst düzey askeri yetkililerimiz ile birlikte Katarın teröre verdiği desteği durdurmak zorunda olduğunu söylemek kararı aldık.” dedi” [09.06.2017 ]http://www.youm7] Bilindiği gibi Katar, politika belirleyemez, onun için politikaları İngiltere belirler. Şuan ki politikasına göre İngiltere, özellikle Avrupa Birliği’nden çıkış aşamasında alenen Amerika ile karşı karşıya gelemez. Görünüşte olsa da Amerika ile yakınlaşmaya çalışıyor…

B- Trump, tüccar zihniyetine sahiptir. Finansal yön, ağır basmaktadır. Eğer Katar, cezbedici bir rüşvet verirse, o zaman Trump, Selman’a orta yollu çözüme razı olmasını emredebilir. CNN’ne göre Dünya Politika Enstitüsü (World Policy Institute) adlı düşünce kuruluşunda görevli Amerikalı araştırmacı Jonathan Cristol, “Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in Katar ile ilişkileri kesmelerine etki eden temel unsur, para ve Donald Trump’tır” dedi. Cristol yazısında, “Katar’ın Suudilerin diplomatik ve ekonomik baskılarını bertaraf etmesinin yegâne yolu, paradır. Para ile Amerika, Suudi müttefikine müdahale edebilir…” ifadelerini kullandı. [06.06.2017 Arabi 21]
Tercihe şayan görüşe göre Katar parası ya da itaati ile bir çözüme varılabilir! Tercihe şayan görüş göre diyoruz, çünkü Katar politikası Katar tarafından yürütülmüyor, aksine İngiltere tarafından yürütülüyor. Eğer her an çıkarı gereği İngiltere, Katar’ın Körfez İşbirliği Konseyi’nden çıkmasını gerektiriyorsa, çıkar, kalmasını gerektiriyorsa kalır!

7- Sonuç olarak Suudi Arabistan ve Mısır’daki Amerikan ajanları ile abluka konusunda onlarla birlikte hareket edenlerden hayır beklenmez. Bunlar, bugün ya da yarın her an kırılabilir imbik koltuklarını koruma karşılığında ülke ve halkı İslam ve Müslüman düşmanlarının kollarına atıyorlar… Aynı şekilde “kabararak aslan gibi kükreyen kedi olarak” kalmak, Müslümanlara zararlı ve zarar verici projeleri havale etmek için İngiltere’nin peşinden koşan Katar’dan da hayır beklenmez. Zira Katar, Suriye ve Irak’ta Müslüman evlatlarını öldüren ve evlerini yakıp yıkan ABD’nin ölüm ve yıkım uçakları için en büyük hava üssü sağlamıştır… Sonra Yahudi varlığı ile sulhu pazarlıyor. Ödün vermekte Fetih Örgütü gibi olsun diye Hamas’ı uysallaştırdı... Ayrıca mücrim Suriye rejimi ile müzakerelere tutuşmak için bazı Suriyeli grupları zehirli para ile zehirledi… İslami eğilimleri olanları kandırıyor, uysallaştırmak için rüşvet ve oturma izni ile onların akıllarını çeliyor. Ödün vermelerini, eğilim ve düşüncelerini değiştirmelerini sağlıyor… Bütün bunları İngiltere’nin kendisi için biçtiği habis rol çerçevesinde yapıyor… Bu nedenle bir kimsenin, kötü ve daha az kötü olduğu gerekçesiyle şu veya bu rejime empati duyup ihanete yakınlaşması safdilliktir. Zira ümmetin sorunları, kötü ve daha az kötü mizanına göre ölçülmez. Bilakis hak ve batıl mizanına göre ölçülür… Ümmetin evlatları, Allah ve Rasûlü’ne ve müminlere ihanet eden bu rejimleri reddetmeli, onları devirmek ve Rasûl’ün müjdelediği Raşidi Hilafet Devletini kurmak için çalışan samimi insanlarla birlikte çalışmalıdır. Raşidi Hilafet, denizde, karada ve seyahatte güven ve emniyet içinde onların işlerini güdecektir. İslam ve Müslümanlar Hilafetle izzet bulacak, sömürgeci kâfirler de zillete düşeceklerdir. Sonra da hem Trump ve dostları ve ajanlarına hem de yurtlarına felaket dokunacaktır.

وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ 

“Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler.” [Yusuf 21]

H.16 Ramazan 1438

   
11.06.2017
   



...:-

Suudi Arabistan-Katar Krizinin Hakikati Nedir?