Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

Patrik er-Rai, Laiklik ve Batı Uygarlığı Formatına Uygun Düşecek Şekilde İslam’ın Kendisini Yenilemesine, Hayat ve Politikadan Ayrılmasına Davet Etmektedir

Marunî Patriği Beşşara er-Rai, Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’nda, “Orta Doğu’da Hıristiyanlar ve Gelecekleri Hakkında Devam Eden Çatışmanın Sonuçları.” temalı bir konferans verdi. Konferansında İslam’ı Hıristiyanlara tehdit olarak gören Patrik, konuşmasını “Uzun vadeli bir çözüm” tavsiyeleriyle sona erdirdi. Ayrıca konuşmasında Avrupa Birliği’ne de “Dini devletten ayıran Hristiyanlık gibi aynı adımı atma yönünde” [İslam’a] yardımcı olma çağrısında bulundu ve [İslam’ı] şuna davet etti:

A- Köktendincilikten, Şeriat Risâlet’ine dönüşten yani hatalı Kur’an öğretimi Risâlet’inden arındırmak.

B- Olumlu yönleriyle modern dünyaya dâhil etmek, ülkelerin gelişimini sağlamak için küreselleşme değerlerine açılım yapmak.

C- İnsan hakları evrensel beyannamesini kabul etmek, ırk ve din arasında ayrım yapmaksızın ülkelerin tüm vatandaşlarının iyiliğini güvence altına almak için insan hakları evrensel beyannamesini uygulamak ve her insana saygı göstermek. [28.4.2016 Ulusal haber ajansı web sitesi]
Patrik er-Rai’nin akıl hocası edasıyla sarf ettiği bu sözler, aslında İslam’a ve Müslümanlara iftira ve hakarettir. Zira kendisinde “İslam” adına konuşma yetki gördü. Kendisini ve Avrupa Birliği’ni İslam’a kayyum olarak atadı. İslam’ı çaresiz ve zavallı imajında gösterdi. Güvenle karaya çıkartmak ve kemale erdirmek için yardıma muhtaç olarak betimledi. Peki de İslam’a yardımcı olma görevini kim ona tevdi etti? Elbette ki konferans verdiği Avrupa Parlamentosu ve İslam’a ve Müslümanlara bir gün bile savaş ve düşmanlığı gizlemeyen Batılı ülkeler.

Kuşkusuz İslam, ey Patrik hazretleri! Kimsenin yardımına muhtaç değil. İslam, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın son dinidir. İnsanlara yardım etmek, hidayete erdirmek, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için gelmiştir. İslam’a yardım etmeye çağırdığınız Avrupa Birliği, bizzat İslam’ın yardımına ve Şeriatın hidayetine muhtaçtır. Allah Subhânehu ve Teâlâ, Kuran’ı Kerim’de şu sözleriyle özellikle size hitap etti ey Ehli Kitap!

يَا أَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ كَثِيرًا مِمَّا كُنْتُمْ تُخْفُونَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَعْفُو عَنْ كَثِيرٍ قَدْ جَاءَكُمْ مِنَ اللَّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُبِينٌ يَهْدِي بِهِ اللَّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ وَيُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِهِ وَيَهْدِيهِمْ إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ 

“Ey ehli kitap! Rasûl’ümüz size Kitap’tan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklamak üzere geldi; birçok (kusurunuzu) da affediyor. Gerçekten size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir.” [Maide 15-16]

İslam, siz yol gösterir, siz ona değil. Bugün Müslümanlar -İslam- değil, uzun zamandır yaşadıkları çöküntüden kurtulmak, sizi ve diğer insanlığı kapitalist uygarlık, küreselleşme ve uluslararası yasaların zulmünden azade etmek için İslami hayatı başlatmaya ve İslam Şeriatını yeniden uygulamaya muhtaçtır.

İslam’ı siyasetten koparma çağrınız, İslam ve Müslümanlar için hiç bir şey ifade etmez. Çünkü İslam’ı siyasetten ayrı düşünmek ve bu yönde çağrı yapmak, İslam’ı değiştirmek, tebdil etmek, tahrif etmek ve Şeriatı tırpanlamaktır. Daha önce kiliseyi hezimete uğratan laik Batı Hadâratı karşısında İslam’ın da hezimete uğramasına davet etmektir. 

Ey Patrik hazretleri! İslam, evrensel bir hadârattır. Hayat, toplum ve devlet için kapsamlı bir sistemi vardır. Dileyen inanır, dileyen de inkâr eder. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ 


“Ayrıca bu Kitabı da sana, her şey için bir açıklama olarak indirdik.” [Nahl 89]

Hatta politika, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın insanlar için bir hidayet olarak gönderdiği bütün Peygamberlerin işidir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الأَنْبِيَاءُ، كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ، وَإِنَّهُ لاَ نَبِيَّ بَعْدِي، وَسَيَكُونُ خُلَفَاءُ فَيَكْثُرُونَ

“İsrail oğullarını Nebiler yönetiyordu. Bir Nebi öldüğünde onu bir başka Nebi takip ederdi. Benden sonra Nebi yoktur. Fakat benden sonra birçok Halifeler gelecektir.” [Müttefikin aleyh]

Allah Subhânehu ve Teâlâ Peygamber Davud Aleyhisselam’a hitaben şöyle buyurmuştur:

يَا دَاوُودُ إِنَّا جَعَلْنَاكَ خَلِيفَةً فِي الْأَرْضِ فَاحْكُمْ بَيْنَ النَّاسِ بِالْحَقِّ 

“Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet.” [Sad 26]

Ey Patrik hazretleri! Biliyorsun ki David ve oğlu Süleyman Aleyhisselam Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın Musa Aleyhisselam’a indirdiği Şeriat ile yöneten bir devletin kralı idiler. Allah Subhânehu ve Teâlâ Musa’yı Tevrat’ı vahyetti. Kilise, günümüzde eski ahit adı verilen kutsal kitabında hâlâ Tevrat’ın bir parçasına dayanmaktadır. Eğer kilise, başarısızlık, aydınlanma ve laik filozofların karşısında uğradığı hezimetten sonra dini devletten ayırmaya karar vermişse, bu, onun sorunudur. İslam ise bambaşka bir şeydir. O yüzden sen ve Avrupa Parlamentosu’ndaki muhatapların açıkça şunu bilsin ki, İslam, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın Kıyamet gününe kadar baki kalacak ebedi dinidir. İslam, bir gün bile ne kilise, ne diğer dinler ne de milletleri asla örnek almamıştır. O, üstündür, üstün gelinmez. Bir gün bile bir filozof ve kanun koyucuya teslim olmaz. İnsanlık yapımı ideolojiler karşısında silahını asla yere bırakmaz.

Ey Patrik hazretleri! Sen, İslam’ı köktendincilik adını verdiğin saçmalıktan arındırmaya davet ediyorsun. Bu açıkça göstermektedir ki köktendincilik ile İslam’ı eş değer görüyorsunuz. Bunun için art arda yapılan köktendincilik saldırınız, aslında İslam’ın zatına yönelik bir saldırıdır!

Daha da kötüsü ve tehlikeli olanı ise, İslam çağrınız, Şeriatı terk etmeye yönelik bir çağrıdır! Bize İslam Şeriatının yanlış Kuran öğrenimi verdiğini fısıldıyorsun! Bize neyin Kuran ile uyumlu, neyin Kurana göre yanlış olduğunu öğretiyorsun! Sanki Kuran’ın hamisi ve bekçisi sensin de Müslümanların nasıl Kuran okuması ve uygulaması için onlara yol gösteriyorsun! Ey Patrik hazretleri! O halde gel de biz de sana Şeriatımızdan bir takım şeyler öğretelim:

İslam hukuku, ne sahabe ne müçtehit ne fakih ne de başka birilerinin ürünü değildir. İslam’da -kilisede olduğu gibi- yasama yetkisini kendisinde gören, yapan, bozan, yıkan, değiştiren, onaran bir dini kurum veya dini otorite yoktur. Aksine İslam, arzularına göre helal ve haram kılarak Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın dinini tahrif eden önceki milletleri lanetlemiştir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِأَيْدِيهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هَذَا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ لِيَشْتَرُوا بِهِ ثَمَنًا قَلِيلًا فَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا كَتَبَتْ أَيْدِيهِمْ وَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا يَكْسِبُونَ 

“Elleriyle (bir) Kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için «Bu Allah katındandır» diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline onların!” [Bakara 79]

وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَذَا حَلَالٌ وَهَذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ 

“Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helaldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler.” [Nahl 116] İslam hukuku, İslam müçtehitlerinin Kuran ve Sünnetin vahye dayalı metinlerinden çıkarım yaptıkları hükümler toplamıdır. İslam fakihleri ve müçtehitleri, kendi arzularına göre bir şey ortaya koyamazlar, koymadılar. İslam kültüründe içtihat, müçtehitlerin kafalarına göre hükümler veya nameler üretmesi demek değildir. İçtihadın tam anlamı şöyledir: “Ayrıntılı delillerden şeri hükümleri anlamak için azami derecede çaba sarf etmektir.” Diğer bir deyişle Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın Kuran ve Sünnetteki ayrıntılı hitabını anlamak ve Şeriat hükümleri çıkarmak için maksimum enerji harcamaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ Kuran’ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلَى شَرِيعَةٍ مِنَ الْأَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَ الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ 

“Sonra da seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma.” [Casiye 18]

Keşke bu yüzden bize Kuran’ı Şeriattan ayırma teorisi ninnileriyle gelmeseydin. Keşke güdülerine uysaydın da meseleyi Müslümanlara bıraksaydın.

Küreselleşme değerleri açılımıyla ilgili İslam çağrınıza gelince, müjdelediğin küreselleşme kötülüğün ta kendisidir. Bu kötülük yüzünden bugün insanlık acılara, bela ve felaketlere maruz kalmıştır. Küreselleşme, bütün dünya ekonomisini, tek bir ekonomi haline getirir, tek bir sisteme bağlar, hiçbir siyasi ve yasama engeli tanımaz. Tüm dünya ülkeleri, kapitalist sistemin ekonomik yasalarına tabidir. “Dünya Ticaret Örgütü” de bu yasaların uygulayıcısıdır. Yani büyük balık, küçük balığı yutar. İnsanlık serveti, bir avuç para balinasının elindedir. Sayıları dünya nüfusunun yüzde birini geçmez. Ey Patrik hazretleri! Küreselleşme, ABD ve dünyadaki ortakları sponsorluğunda büyük şirketlerin, savunmasız halkların ekonomi ve zenginliğini -Lübnan halkı dâhil- yağmalanmasına olanak sağlar. İslam’ı buna teslim ve entegre olmaya mı çağırıyorsun?

Yok, küreselleşme ile insanlığın kavramlar, değerler ve yasamalar bütününden tek bir sistem benimsemesini kastediyorsan, -tabii ki bu da Batı uygarlığıdır ve “İnsan hakları evrensel beyannamesini benimsemek ve uygulamak” çağrından da açıkça bu anlaşılıyor- belli ki varlık nedenimiz olan seçkin Hadârata sahip İslam’ı Batı uygarlığı sisteminde eritmek ve yok etmeye çağırıyorsun. Doğal olarak bu, İslam’a ve Müslümanlara yönelik dürüst bir çağrı değildir ey Patrik hazretleri!

Ey Patrik hazretleri! Avrupalı parlamenterlere verdiğin derste, İslam’ı Batılı küreselleşmeye entegre etmeye çağırırken, o parlamenterler içinde gizlilik, kutsallık ve bağımsız kişilik bırakmayan küreselleşme gulyabanisinin alarm zilleri çaldığına dair makale ve kitap yazanlar olduğu hiç aklına gelmedi mi?

Ey Patrik hazretleri! Biz de seni müjdeliyoruz ki Batılı küreselleşme kesinlikle hedefine ulaşamayacak ve amaçlarını gerçekleştiremeyecektir. Azgınlık yaptığın İslam Hadâratı, Batı Hadâratı’na varis olmaya ve yakında Allah’ın izniyle defterini dürmeye hazırlanıyor. Keşke sayfaları iyice karartmak yerine bembeyaz yapsaydın. Keşke Müslümanlara dinlerinde yol göstermek ve tavsiyede bulunmak yerine Marunîlerin Patriği olarak kalsaydın. Son olarak Allah’ın şu sözüyle bitirmek istiyoruz:

وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْكِتَابِ آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَكَفَّرْنَا عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَأَدْخَلْنَاهُمْ جَنَّاتِ النَّعِيمِ وَلَوْ أَنَّهُمْ أَقَامُوا التَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِمْ مِنْ رَبِّهِمْ لَأَكَلُوا مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ مِنْهُمْ أُمَّةٌ مُقْتَصِدَةٌ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ سَاءَ مَا يَعْمَلُونَ 

“Eğer ehli kitap iman edip (kötülüklerden) sakınsalardı, herhalde (geçmiş) kötülüklerini örter ve onları nimeti bol cennetlere sokardık. Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Rablerinden onlara indirileni doğru dürüst uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden, hem de ayaklarının altından yerlerdi. Onlardan aşırılığa kaçmayan bir zümre vardır; fakat çoğunun yaptıkları ne kötüdür!” [Maide 65-66]

H. 22 Receb 1437

 

Hizb-ut Tahrir

29.04.2016
 

Lübnan Vilayeti

 


...:-
  • “Ramazan ayı, ki onda Kuran, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi.” [Bakara 185]

  • Mübarek Ramazan Ayının Başlangıcı ve Bitişi, Sadece ve Sadece Hilalin Görülmesine Göre Belirlenir

  • Lübnan’ın Derinliklerine Düzenlenen Saldırılar! Siyasi Otorite ve Kurumları Görevleri Karşısında Nerede? Direniş Ekseninin Stratejik Sabrı Daha Tükenmedi mi?

  • Ey Müslümanlar! Sırada Ne Var? Gazze’de Yaşananlardan Sonra Daha Neyi Bekliyorsunuz? Artık Harekete Geçmenizin ve Rabbinizin Raşidi Hilafeti Kurma Farzına Yanıt Vermenizin Zamanı Gelmedi mi?

  • “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece Mescidi Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescidi Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” [İsra 1]

  •