Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

Hizb-ut Tahrir / Amerika’nın “Müslümanın Zihnine Saldırı” Başlıklı Düzenlediği Hilafet Konferansı

29 Nisan 2018’de Chicago’da Hizb-ut Tahrir / Amerika, 1924’te Hilafetin yıkılış yıldönümü küresel kampanyası kapsamında yıllık Hilafet Konferansı’nı başarıyla gerçekleştirdi. Konferans, dünyadaki Müslümanlara, İslami hayatı yeniden başlatma farzını yerine getirmeye yönelik küresel bir çağrıdır. Nitekim Allah Subhânehu ve Teâlâ, Nübüvvet metodu üzere Hilafetin kurulmasını farz kıldı.
Bu yılki konferansa “Müslümanın Zihnine Saldırı” başlığı verildi. Konferans, bizim jenerasyonumuz ve gelecek nesillerimizin laikliğin kurbanı olduğuna dikkat çekti. Sosyal, ekonomik ve politik sorunların çözümünü laiklik perspektifinden ele alan laik Müslüman bir kimlik oluşturmak için Müslümanın aklına saldırı yapılıyor. Batının arzu ettiği laik Müslüman kimliği, İslami değerlere bağlı küresel ümmetin bir parçası olmaktan daha ziyade liberal değerlere uyan bir azınlık modeli oluşturmaya dayanıyor. Konferansta üç konuşma yapıldı.

“Müslümanın Zihnine Saldırı” başlıklı ilk konuşmasında Dr. Abdur Rafay, tarihsel ve günümüzdeki bazı büyük saldırıları ele aldı. Batının İslam’ı Müslümanların kalbinden silmek, İslam’ı yaşam ile alakasız hale getirmek ve sadece ritüellere indirgemek için yeni haçlı seferi başlattığını belirtti. Müslümanın aklına yapılan bu saldırı, Müslümanı laikleştirmek içindir. Dahası, İslamofobi, dünya çapındaki mevcut başarısız siyaset ve yönetime İslam’ın bir alternatif oluşu korkusu üzerine inşa edilmiştir. Bugün İslami fikir ve çözümleri anlamak ve tartışmak yerine bunlar şeytanlaştırılıyor, aşırı, irrasyonel ve ortaçağ fikirleri olarak yaftalanıyor. Sonuç olarak Müslümanlar, farkında olmadan kurumsallaşmış laikliğin kurbanı oldular. İslami kalıplarla sunulan laik fikirler, Müslümanın aklı üzerinde felç edici bir etki yarattı. Üstelik içten gelen saldırının, ümmetin yeniden dirilmesine yönelik en büyük engel olduğunu kaydetti.

“Müslüman Toplulukları Etkilemek” başlıklı ikinci konuşmasında Br. Haitham, Batıdaki Müslümanları etkileme konusunu ve onların dünyadaki diğer Müslümanlara nasıl kaldıraç olabilecekleri meselesini ele aldı. Politikacılar, Müslümanları laik fikirlere asimile etmek ve teşvik etmek için çok çalışıyor. Müslümanlar, İslam ile Batı arasındaki savaşın ideolojik savaş olduğunu anlamalıdır. İslam, kapsamlı bir yaşam biçimine sahiptir ve bu yaşam biçimi laiklikle tamamen çelişmektedir. Biz, İslam’ı sadece ritüellere ve dış görünüşlere indirgememeliyiz. Müslümanlar, Hilafetin yıkılmasından sonra ortaya çıkan laik kurumların kurbanı oldu. Bu, Müslüman akıllarda entelektüel yenilgi yaratan laik ve sömürgeci kimliklerin ortaya çıkmasına yol açtı. Ayrıca Müslüman topluluklar, liderler, aileler ve gençler üzerinde liberal değerlerin etkisine değindi. Müslümanların sorunları için çözüm olarak görülen hayırsever eylemlere karşı olduğunu ifade etti. Müslüman topluluğun liberal veya muhafazakar gündemler tuzağına düşmemesi gerektiğine dikkat çekti.

“Laikliği Yenme” başlıklı son ve önemli konuşmasında Br. Raza, laiklik anlatısı karşısında durdu ve Müslümanları ruhi ve politik akideden kopararak Müslümanın aklını laikleştirmeyi öngören planları faş etti. Güçlü bir şekilde laikliğe teşvik eden Batının başarısızlığı ve kendi toplumunda bıraktığı yıkıcı sonuçlar apaçık ortadadır. Batılı entelektüeller bile laikliğin toplumda yarattığı temel sorunları kabul ediyor. Laiklik, insanlığa zarar veriyor, çünkü insanlık adil ve tarafsız bir sistem teşri edemez. 200 yılı aşkın bir süredir Müslümanları laikleştirme ve dinlerinden uzaklaştırma planı yapılıyor. Bu plan, devletler, medya, casuslar, ajanlar, ordular, darbeler, aldatma, işkence ve ihanet yoluyla günümüze kadar uygulanagelmiştir. Durumumuzu değiştirmek için çalışmalıyız ve nefsimizde olanı yani inancımızı, nasıl düşündüğümüzü ve sorunlarımıza ilişkin çözümleri değiştirmedikçe hiçbir şey değişmeyecek. Dünya görüşümüzün temeli, İslam akidesi olmalıdır ve hayatta yapacağımız her eylemin, Kuran’dan ve Sevgili Peygamberimizin Sünnetinden bir delili olmalıdır. Ayrıca, İslam ümmetini entelektüel olarak yeniden kalkındırmak ve kapsamlı İslam ideolojisi ile kültürlendirmek için Peygamberin yöntemini izleyen bir grupla çalışmanın bir zorunluluk olduğunu vurguladı.

Hizb-ut Tahrir, İslam dünyasında Hilafet Devletini yeniden kurmak ve İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışan küresel İslami siyasi bir partidir. Hizb, ABD dâhil olmak üzere Batılı ülkelerin hiçbirinde Hilafeti kurma çalışması yapmaz ya da teşebbüste bulunmaz. Hizb, amaçlarına ulaşmak için militanvari araçları kullanmaz ya da kullanılmasını kabul etmez.

H. 13 Şa’bân 1439

 

Hizb-ut Tahrir

29.04.2018
 

Amerika

 


...:-
  • “Ramazan ayı, ki onda Kuran, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi.” [Bakara 185]

  • Mübarek Ramazan Ayının Başlangıcı ve Bitişi, Sadece ve Sadece Hilalin Görülmesine Göre Belirlenir

  • Lübnan’ın Derinliklerine Düzenlenen Saldırılar! Siyasi Otorite ve Kurumları Görevleri Karşısında Nerede? Direniş Ekseninin Stratejik Sabrı Daha Tükenmedi mi?

  • Ey Müslümanlar! Sırada Ne Var? Gazze’de Yaşananlardan Sonra Daha Neyi Bekliyorsunuz? Artık Harekete Geçmenizin ve Rabbinizin Raşidi Hilafeti Kurma Farzına Yanıt Vermenizin Zamanı Gelmedi mi?

  • “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece Mescidi Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescidi Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” [İsra 1]

  •