Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

Yalnızca Hilâfet, Sömürgeci Hortumu Kesecektir

13 Eylül 2007 günü, Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref, hem de Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı John Negroponte’nin ziyâreti sırasında, Pakistan’ın işlerine Amerika’nın herhangi bir dayatması bulunmadığını vurgulu bir biçimde açıkladı. Müşerref şu iddiayı ileri sürdü: “Hiç kimsenin bize bir dayatması yoktur… Biz ulusal çıkar doğrultusunda tavır alıyoruz.” Müşerref, Pakistan’ın güçlü bir Müslüman ülke olduğu ekleyerek şöyle devam etti: “Biz zayıf değiliz. Bölgede ve Ümmet içerisinde prestijimiz var. Biz 160 milyonluk (bir nüfus ile) nükleer ve füze (askerî) bir gücüz.”

Bununla birlikte, 12 Ekim 1999’dan bugüne kadar Müşerref, Pakistan’ın birçok kuvvet unsurunu -Pakistan Müslümanları üzerindeki korkunç sonuçlarına rağmen- Sömürgecinin çıkarlarını korumak için sürekli bir biçimde kullanmıştır. Daha da ötesi, yönetim üzerindeki dalaşma, Müşerref’in yeniden Devlet Başkanı olarak seçilmesine ilişkin Yüksek Mahkeme’nin sürecinin sabote edilmesi, politikacıların sürgün edilmeleri, Amerikan-İngiliz yanlısı her renkten politikacılar arasındaki pazarlıklar ... tüm bunlar, -yüzlerin değişmesi açısından sonuçları her ne olursa olsun- kuşkusuz Sömürgecilere hizmette devamlılık sağlamak içindir. Bu zaten kaçınılmaz bir durumdu; çünkü mevcut sistem öteden beri -kalıtsal olarak- Sömürgecilerin çıkarlarını güvence altına almak için tasarlanmıştır. İster sivil ister askerî yönetim olsun, ister diktatör ister demokrat olsun, ister Amerika’nın isterse İngiltere’nin güdümünde olsun fark etmez.

Nitekim bu mevcut sistem, seksen yıldır, Müslümanların gidişâtının daha da kötüleşmesine neden olmuştur ki Sömürgecilere onlara baskın gelebilsin. Gerek seçimler, gerekse darbeler ile, temsilcilerin ve başbakanların seçilmesi sonucu, yüzler ne kadar değişirse değişsin, bu gerçek hiç değişmemiştir. Mevcut sistem dâhilinde İslâm’ın uygulanmasına çağıranların varlığı nasıl olursa olsun, yine bu gerçek değişmemiştir.

Yine bu mevcut sistem sayesinde Amerika, Afganistan’ı vahşice bombalamak, istilâsına ve işgâline zemin hazırlamak maksadıyla Pakistan’ın hava üslerini dilediğince kullanmayı garantilemiştir. Ardından Amerika’nın işgâl güçleri kabileler bölgesindeki Müslümanların çetin direnişi ile karşılaşması üzerine, bu kez Pakistan üzerinden bir kaos ve korku atmosferi oluşturmayı başarmıştır. Dünyanın en büyük yedinci ordusu olan Pakistan Ordusu sayesinde, Pakistan sınırları dâhilinde yıkıcı bir çatışmanın fitilini ateşlemiştir. Böylece Pakistan, şu anda Amerika için daha hafif bir tehdit haline gelmiştir.

Yine bu mevcut sistem sayesinde Amerika, Keşmir Müslümanlarının acımasız Hindu saldırganları karşısında zelîl düşmelerini garantilemiştir. O kadar ki Hindu işgâl güçlerine karşı Cihâd, cürüm îlan edilmiştir. Şimdi, Keşmir ve Pakistan Müslümanları, Hindu zulmüne ve egemenliğine boyun büker hale getirilmiştir. Oysa gerçekte Müslümanlar, azınlık oldukları halde, asırlar boyunca tüm Hind Yarımadası‘nı İslâm’ın Nûru ile aydınlatmışlardı.

Yine bu mevcut sistem sayesinde Amerika, Ümmet’in İslâm’ın geri dönüşüne ilişkin vazgeçilmez arzusuna ket vurmanın peşindedir. Nitekim Amerikalılar, İslâm’ın yükselişi konusunda derinden endişelidirler. 28 Şubat 2006’da o zaman Ulusal İstihbârat Müdürü olan Negroponte, Senato’nun Silahlı Hizmetler Komitesi önünde verdiği ifadede şöyle diyordu: “Genelde Müslümanlar, siyâsî aktivizmin büyümesine neden olan bir biçimde, İslâmî kimlikleri hususunda daha da bilinçlenmektedirler.” Muhakkak ki Amerika İslâmî uyanışın, Müslüman dünyanın kaçınılmaz olan bu siyâsî değişime tabiî bir ilerleyiş ile ilerlemesinden, dolayısıyla Sömürgeci sistemin yıkılmasından ve Hilâfet’in yeniden kurulmasından şiddetle korkmaktadır. Nitekim hem İngiliz hem de Amerikan yönetiminin üst düzey yetkilileri bu hususu tekrar tekrar dile getirmişlerdir.

Kendilerine bunca sene hizmet veren bu sistemin yıkılacağından korkan Amerika, seçimler yoluyla mevcut sistem içerisinde yüzleri değiştirerek kozmetik ve yapay bir değişim gerçekleştirerek Müslümanları aldatabileceğini ümit etmektedir. 12 Eylül 2007’de Negroponte şöyle diyordu: “Açıkçası, Pakistan’da düzenlenecek demokratik seçimleri sabırsızlıkla bekliyoruz ve yumuşak ve demokratik bir siyâsî geçiş yaşanmasının oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz.”

Amerikalılar, Sömürgeci sistem varlığını sürdürme imkânı bulurken, yüzlerdeki değişimin biraz olsun insanların öfkesini dindireceğini ümit etmektedirler ve onlar bunu, hayatî önemde bir mesele addetmektedirler. Bunun içindir ki Birleşik Devletler yönetimi, Pakistan finans sistemi içerisine milyonlarca dolar enjekte etmiş, Pakistan’ın politikacıları, yöneticileri ve milletvekilleri ile buluşmada aktif davranmıştır.

Yönetime kim gelirse gelsin, ister seçimle ister darbeyle gelsin, bu mevcut sistem dâima Sömürgecilerin çıkarlarını güvence almak zorunda kalacaktır. Zîra mevcut sistemin aslî temeli; beşerin neyin helâl neyin haram olduğuna, neyin iyi neyin kötü olduğuna karar veren mercî haline getirilmesi, yani beşerin kendisini -Hâşâ- Allah [Subhânehu ve Te’alâ]‘nın yerine Şâri (yasa koyucu) konumuna koyması, sonra da Sömürgecilerin hem yöneticileri, hem de halkın temsilcilerini, efendilerinin çıkarlarına göre yasalar çıkarır hale getirebilmesidir.

İslâm, yöneticinin seçim ve gönül rızâsı ile seçilmesini gerektirir ve otoriteyi gasp edenin karşısında durur, fakat bununla beraber İslâm, seçilmiş Halîfe’nin ve seçilmiş Ümmet Meclisi üyelerinin, -demokraside olduğu gibi- neyin helâl neyin haram olduğuna karar vermesini reddeder. Allah [Subhânehu ve Te’alâ] şöyle buyurmuştur:

وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الظَّالِمُونَ  “Her kim Allah’ın inzâl ettikleri ile yönetmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” [el-Mâide 45]

Ve şöyle buyurmuştur:

وَمَا آتَاكُمْ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَاب  “Rasul size her ne getirdiyse onu alın ve sizi her neyden nehyettiyse ondan da sakının! Allah’a ittikâ edin, muhakkak ki Allah’ın azâbı çok şiddetlidir.” [el-Haşr 7]

Ey Pakistan Müslümanları!

Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] Müslümanları şöyle uyarmıştır:

لاَ يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِ  “Mü‘min tek delikten iki kez sokulmaz.” [el-Buhârî rivâyet etti]

Hiç şüphesiz Pakistan Müslümanları aynı delikten iki kez sokulmamıştır, ama 60 yıldan fazla bir müddet boyunca sayısız kere bu mevcut nizâm tarafından zehirlenmiştir. Gerek diktatörlük gerekse demokrasi yoluyla Yöneticilerin sizleri, Küfür hükümleri ve anayasası ile yönetmesine yol veren bu mevcut sistemden artık vazgeçmenizin ve kendiniz Kâfir Sömürgecilerin pençelerinden kurtarmanızın tam zamanıdır, Ey Müslümanlar! Bu ise ancak ve sadece Hilâfet Devleti’nin kurulması, yönetim için bir Halîfe, muhâsebe ve istişâre için de bir Ümmet Meclisi seçilmesi ile mümkündür. İşte o zaman Müslümanların gücü artık, İslâm’ın tatbîki sayesinde, Sömürgecilerin zulmünden kendilerini ve tüm insanlığı kurtarmak için kullanılır hale gelir.

يَاأَيُّهَا الَّذِينَ ءَامَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ  “Ey îmân edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat verene dâvet ettiği zaman icâbet edin!” [el-Enfâl 24]

H. 06 Ramazan 1428

 

Hizb-ut Tahrir

17.09.2007
 

Pakistan Vilâyeti

 


...:-
  • “Ramazan ayı, ki onda Kuran, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi.” [Bakara 185]

  • Mübarek Ramazan Ayının Başlangıcı ve Bitişi, Sadece ve Sadece Hilalin Görülmesine Göre Belirlenir

  • Lübnan’ın Derinliklerine Düzenlenen Saldırılar! Siyasi Otorite ve Kurumları Görevleri Karşısında Nerede? Direniş Ekseninin Stratejik Sabrı Daha Tükenmedi mi?

  • Ey Müslümanlar! Sırada Ne Var? Gazze’de Yaşananlardan Sonra Daha Neyi Bekliyorsunuz? Artık Harekete Geçmenizin ve Rabbinizin Raşidi Hilafeti Kurma Farzına Yanıt Vermenizin Zamanı Gelmedi mi?

  • “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece Mescidi Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescidi Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” [İsra 1]

  •