Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

‘’Şam’ımız ve Yemen’imize Zafer Cuması’’ Her İki Devrimin Gidişatının Doğru Teveccühünü Gösteriyor.

Değişim Devrimi Gençleri Organizasyon Konseyi’nin (TENU) yayınladığı bir bildiride şu ifadelere yer verildi: ‘Dolayısıyla….yaratılmış olanların en şereflisi Hz. Muhammed (صلى الله عليه وسلم)’in; ‘Ey Allah’ım! Şam’ımızı ve Yemen’imizi mübarek kıl’... şeklindeki hadisini ve duasını uygulamak üzere önümüzdeki 30 Eylül Cuma gününün ismini ‘Şam’ımız ve Yemen’imize Zafer Cuması’ olarak birleştirilmesine karar verilmistir. Ayrıca slogan ve armaların birleştirilmesi, Suriye devrim meydanlarında Yemen bayraklarının çekilmesi ve Yemen devrim meydanlarında Suriye bayraklarının çekilmesi hususunda da anlaşmaya varılmıştır.’

Cuma’lara belli isimler vermek; kendi düşüncelerini ve arzularını ifade etmek, kendi meseleleri üzerine zihinleri ve nefisleri bir arada toplamak, yine kendi intifadalarını motive etmek için göstericilerin alışageldiği bir üsluptur. Bu nedenle isimlerin en iyisini seçmeye azami gayret göstermelidirler. Bu isimlendirmeler göstericilerin fikri yönelişini ve gelişmesi de onların hedeflerini gerçekleştirmede ne kadar ısrar ettiklerini gösterdiğinden dolayı, geleceklerinden endişe taşıyan Batı ve onun ajanları -bu isimlendirmeleri- takip etmektedirler. Asıl olan şudur ki; bu tür isimlendirmelerin fikir ve duygu olarak uyumlu olup farklı kaynaklardan değil tek bir kaynaktan gelmesi gerekir. Misal olarak cumalardan birisine ‘Allah bizimle beraber cuması’ veya ‘Allah’tan başkasına asla rük’u etmeyiz, eğilmeyiz cuması’ veya ‘Zafer müjdelerinin cuması’ veya ‘Diyarı koruyanların cuması’... gibi isimleri vermek İslam ümmetinin akidesi ve fikri yönüyle uyuştuğu oranda ‘Uluslararası himayenin cuması’ veya ‘Muhalefeti birleştirmenin cuması’ gibi isimlendirmeler ise aynı oranda tezat içermektedir. Çünkü bu son iki isimlendirme hem sömürgeci batılı kâfirlerden yardım istemenin hem de yurtdışındaki muhalefetin laik olmasını çağrıştırır. Bu nedenledir ki göstericiler dinlerine ve ümmetlerine hizmet etmek üzere isimlerin en iyisini seçmeye azami gayret göstermelidirler. Ayrıca, Batı ve onunla birlikte ajan yöneticiler bu isimlendirmeleri takip ediyorlar ki; arkasında nelerin bulunduğunu anlasınlar. Zira bunlar; ‘Sabr-u sebat cuması’, ’Zillete ölümü tercih etmenin cuması’, ‘Uluslararası himayenin cuması’ ve ‘Muhalefeti birleştirmenin cuması’ gibi isimlendirmelerden devrimin şaşkınlığa, tıkanıklığa ve hayal kırıklığına uğradığına dair bir anlam çıkarma cihetine gittiler. Bundan dolayı  Beşar Esad ve onun arkasından giden takipçileri bu devrimin sona geldiğini dillendirme cesareti buldular.

Bu Cumaya ‘‘Şam’ımız ve Yemen’imize Zafer Cuması’’ ismini seçip Resulullah (صلى الله عليه وسلم)’in hadisine ve duasına uygun olması meselesine gelince; bu ne güzel isimlendirme ve ne güzel teveccühtür. Sanki onu seçenler Resulullah (صلى الله عليه وسلم)’in bu konuda kendilerine liderlik etmesini kabul etmişlerdir. Ancak Müslümanlar olarak bizlere Resulullah (صلى الله عليه وسلم) ‘in her konuda liderlik etmesi gerekir. Dolayısıyla bu bereketli davada uyumun sağlanması için Suriye ve Yemen’deki göstericileri ulusal bayrakları bir kenara bırakıp hep birlikte ‘Ukab’ sancağı isimli Resulullah (صلى الله عليه وسلم)’in sancağını taşımaya davet ediyoruz. Bu öyle bir bayraktır ki rengi siyah ve üzerinde beyaz renkli “لا اله إلاّ الله محمد رسول الله” yazısı bulunan bayraktır. Bu Resulullah (صلى الله عليه وسلم)’in hadisine bağlı kalmanın en güzel göstergesidir. Çünkü bunun dışındaki bayraklar kör taassup ve Şari’nin haram kıldığı bayraklardır.

Evet, bu cumaya ‘’Şam’ımız ve Yemen’imize Zafer Cuması’’ ismini vermek; bu ümmetin ne kadar canlı olduğunun en güzel göstergesidir. Biz de; tahrir ve değişim meydanlarındaki ehlimizin, iğrenç bölücü sınırları aşan, İslam ümmetinin ve sorununun birliğini ifade eden bu yüksek moralini takdir ediyoruz. Zira Suriye halkı, Yemen halkı ve bütün Müslüman halklarının çektiği sıkıntı; Allah [Subhânehu ve Te’alâ]’nın hükümlerini geçersiz kılan ve İslam’ı hayat sahasından uzaklaştıran, akidesine zıt ve şahsiyetine ters düşen yönetim ve hayat nizamını mecbur kılan bu despot ve polisi rejimlerdir. Hizb-ut Tahrir olarak biz; göstericilerin, sorunun ne olduğunu belirlemelerinin gerektiğini vurguluyoruz. Çünkü o belirlenince, hem; hedef, söz, amel, istek, slogan ve armalar belirlenebilir, hem de devrimin ‘Uluslararası himaye’ talebi gibi yanlış gayelere sapması ve bunların devrimi çalmaları engellenmiş olur. Şüphesiz ki; Müslümanların her beldesinde ölüm-kalım meselesi tektir, o; Allah [Subhânehu ve Te’alâ]’ya, Resulüne [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], dinine ve ümmetine ihanet eden bu rejimlerin ortadan kaldırılması ve İkinci Raşidi Hilafet’in kurulması suretiyle Allah [Subhânehu ve Te’alâ]’nın indirdiğiyle hükmedilmesidir.

Hayırlı  Şam ve Bereketli Yemen’deki ayaklananlar!

“لا اله إلاّ الله محمد رسول الله” şahadetini getiren herkes şunu bilir; kendisi üzerinde Allah [Subhânehu ve Te’alâ]’nın bir hakkı vardır, o da; O’nun hükmünün ikame edilmesi ve Müslümanlar için bir halifeye biat edilmesidir. Bu şahadetten yola çıkarak sizi; hedefinizi net olarak belirlemeye ve gümbür gümbür yüksek bir sesle şu ayeti kerimeyi okumaya davet ediyoruz: [إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ أَمَرَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَايَعْلَمُونَ] Hüküm sadece Allah’a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler. (Yusuf 40) Mısır, Tunus ve Libya’daki kardeşlerinizin düştüğü şaşkınlık onların tağutlarının yıkılışından dolayı duydukları sevinci bile unutturmuştur, kendilerine liderlik etmek üzere batıl fikirleri kabul ettiklerinden dolayı şu ana kadar onların hiçbir şeyi değiştirmediklerini, onların devrimini kaçıran Batı ve onun yeni takipçilerinden geri almak için onların birinci devriminin sizi kendisine davet ettiğimiz esasa kurulu olan ikinci devrime ihtiyacı olduğunu görmüyor musunuz?

Ey bereketli kılınan Şam ve Yemen’deki ayaklanan Müslümanlar!

“لا اله إلاّ الله محمد رسول الله” şahadetini getiren herkes Resulullah (صلى الله عليه وسلم)’e uymanın farz olduğunu bilir. Resulullah (صلى الله عليه وسلم)’in siyeri bize şunu göstermiştir: Eziyet Resulullah (صلى الله عليه وسلم) ve onunla birlikte müminlere şiddetlendiğinde, devleti kurmak, gücü elde etmek ve Müslümanları himaye etmek için nusret talebinde bulunmuştur. Ancak kendi davasını korumak uğruna Kisra veya Kayser’e başvurmadı, kendi uğraşı için Araplara liderlik yapma hususunda Kureyş’e muhalefet eden kabilelerden yardım istemedi ve uluslararası toplumdan endişe var diye getirdiği dinin ikamesini istediğini açıkça söylemekten çekinmediği gibi bu gerçeği gösterme işini ertelemedi… O asla müşriklerin ateşiyle aydınlanmadı. Daha doğrusu kendisine tabi olmak ve yardım etmek üzere kabileleri davet etti. Nitekim, Şeri’ metot; devrimimize yardım sağlamak için ancak dinimize ve ümmetimize mensup olan güç sahiplerine başvurmamızı elzem kıldı. Evet, Suriye ve Yemen’deki Müslümanlara vacip olan şey; cani rejim zümresini devirip yerine Şam’da hilafeti ikame etmek ve burayı Dar-ul İslam merkezi haline getirmek üzere; ordu, samimi subaylar, astsubaylar ve erlerine yönelik tek bir şer’i istek ve çağrı üzerinde birleşmektir. İşte o zaman Suriye, Yemen, Mısır, Tunus, Libya ve bütün Müslüman beldelerindeki Müslümanları kurtarmış olurlar. Ve böylece Müslüman beldeler tek bir ülke haline gelerek tek bir Raşidi Hilafet gölgesi altında gölgelenmiş olur.

Ey Şam ve Yemen’deki ayaklanan Müslümanlar!

Biz Hizb-ut Tahrir olarak hak şahadeti olan “لا اله إلاّ الله محمد رسول الله” ‘ı söylüyoruz ve kesin olarak inanıyoruz ki Suriye’deki krizin tek çözümü İslam’dır ve özellikle Hilafet’tir. Bunu söylüyoruz ve buna kesin olarak inanıyoruz. Zira o berrak ve müstakbel olan tek çözüm, aynı zamanda da farzların tacıdır. Bizimle beraber çalışmanız için Yüce Allah [Subhânehu ve Te’alâ]’dan niyaz ediyoruz ki kalbinizi feth etsin ve aklınızı aydınlatsın. Yine yüce Allah [Subhânehu ve Te’alâ]’dan temenni ediyoruz ki Resulullah (صلى الله عليه وسلم)’in müjdelediği ikinci Raşidi Hilafeti ikame etmek suretiyle bu dine ve bu ümmete şanlılık, üstünlük, istihlaf ve iktidar nasip etsin. Temennimiz şudur ki Şam bunun kalbi olsun.

Allah [Subhânehu ve Te’alâ] şöyle buyurmuştur: [يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ] ‘Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.’ Muhammed 7

H. 03 Zilkade 1432

 

Hizb-ut Tahrir

30.09.2011
   
 


...:-
  • ‘’Şam’ımız ve Yemen’imize Zafer Cuması’’ Her İki Devrimin Gidişatının Doğru Teveccühünü Gösteriyor.

  •