Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

Demokratik Başkanlık Modeli Mi? Raşidi Hilafet Mi? Başlığı Altında İstanbul’da 3 Mart 2015 Salı Günü Düzenlenen Hilafet Konferansının Açılışında Konuşan Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata b. Halil Ebu Raşta’nın Konuşma Metni

Hamd Allah’a mahsustur. Salat ve Selam Rasûlullah’a, onun Âline, ashabına ve onu dost edinenler üzerine olsun.

Değerli misafirler. Allah size kendisine itaatle ikramda bulunsun. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ “Allah, içinizden, iman edip de Salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağını vadetti…” [Nur 55] Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

ثُمَّ تَكُونُ جَبْرِيَّةً، فَتَكُونُ مَاُ شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ “... Sonra zorba yöneticiler olacaktır. Allah’ın dilediği kadar kalacaklardır. Sonra onları ortadan kaldırmayı istediği zaman kaldıracak ardından da nübüvvet metodu üzere hilâfet olacaktır.” [Ahmed ve et-Tayalisi]

Sözüme Allah Subhânehu ve Teâlâ‘nın yeryüzüne hâkim olacak kimseler hakkındaki vaadi ve Rasûlü‘nün, şu anda içinde bulunduğumuz zorba kralların ardından Raşidi Hilafeti müjdeleyen sözü ile başlamak istedim. Sözüme, doksan yıldan bu yana İslâm ümmetine isabet etmekte olan elemden önce ümit ile başlıyorum. Hicri 1342, Miladi 1924 yılında o dönem itibariyle İngiltere liderliğindeki kâfir sömürgecilerle onların Türk ve Araplardan uşaklarının işbirliğiyle Hilafet yıkıldı. Ankara’daki parlamentonun 1924 yılı Mart ayının üçüncü pazartesi günü öğleden sonra saat 3.25’de başlayıp 6.45’de kadar devam eden ikinci oturumunda Hilafetin ilga edilmesi kararı alındı... Burada önemli olan husus bu oylamanın gizli oylama ile değil ellerin kaldırılarak açık oylama ile yapılmış olmasıydı! Bunların tümü, korku dolu bir atmosferde el kaldırtmak suretiyle oy kullanan kimsenin açık edildiği, tehlikelerin var olduğu bir ortamda gerçekleştirilmiştir. İşte o kara günden bu güne İslâm ümmeti milletler arasındaki konumunda ve hayatında acılarla karşılaştı:

Tek devletleri ve tek halifeleri bulunan İslâm ümmeti elliden fazla devlete veya devletçiğe parçalandıktan sonra… Beşerin Rabbi tarafından konulan hükümler anayasamız iken, beşer tarafından konulan kanunlar anayasamız olduktan sonra… Müslümanlar dünyanın her bir tarafından fetihler gerçekleştirip hayrı yaymakta, dünyanın geri kalan kısmı dışında güç ve kuvvet sahibi iken toprakları kesilip kıyılan hatta kalbinden parçalanan bir hale geldiler. Alınlarına zillet ve yoksulluk damgası vurulan Yahudiler İsra ve Miraç toprağı olan Filistin’i işgal ettiler. İş sadece bu kadarla kalmadı, başımızdaki yöneticiler Yahudi devletini tanıdı ve onunla diplomatik ilişkiler kurdular. Ey Mutasım neredesin, yardım et, diyerek feryat eden mazlum bir kadına yardım etmek için ordunun başına geçen ve bugün Ankara yakınlarında bulunan Amûriye’yi fethetmek suretiyle imdat çağrısında bulunan kadının intikamını alan Halifeden sonra dünyanın her bir yanındaki Müslüman kadınlar, Müslümanların topraklarındaki yöneticiler içinde kendilerine yardımda bulunacak kimseleri bulunmadığı için, zulme uğrar, namusları çiğnenir hale geldiler… Geçmişte, Fransa’nın yaptığı gibi kralını esaretten kurtarmak için Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım isteyen bir devletten sorunlarımızın çözümü için sömürgeci kâfirlere sığınan devlet haline geldik.

İşte böylece kardeşler! Her bir taraftan musibetler ve fitneler Müslümanları kuşattı. Onlar işleri hususunda şaşkın bir halde iken önlerinden ve arkalarından ölüm onları yakaladı. Bu durum, onların sayı veya güç olarak azlıklarından dolayı olmadı. Tam tersine onların kalkanlarını kaybetmeleri nedeniyle oldu. Zira Halife imam, bir kalkandır, onunla koruma yapılır ve arkasında savaşılır. Şu hadiste olduğu gibi:

َإِنَّمَا الإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ “Şüphesiz ki imam kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” [Buhârî] Kalkanın ve korumanın ortadan kalkmasıyla Müslümanlar, kendilerini koruyacak ve gözetecek kimseden mahrum oldular. Daha doğrusu, Allah’tan korkmayan, tek dertleri sömürgeci efendilerinin çıkarlarını gerçekleştirmek olan ve insanlara karşı zorbalık gösteren, zulmeden yöneticiler onlara musallat oldular.

وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ  “O zulmedenler yakında hangi inkılap ile sarsılacaklarını bileceklerdir.” [Şuara 227]

Şüphesiz ki Hilafet, Müslümanların izzetinin kaynağı ve kuvvetlerinin adresidir. Sömürgecilerin liderleri bunu biliyorlardı. Bu nedenledir ki Hilafetin ilgası münasebetiyle İngiliz avam kamarasında Curzon şöyle diyordu: “Türkiye meselesi artık bitmiştir ve kesinlikle de kurulmayacaktır. Çünkü biz onun manevi gücünü yok ettik. Hilafeti ve İslam’ı ortadan kaldırdık.” Onlar bunun farkında idiler ve bu nedenle de Hilafetin yıkılmasıyla yetinmediler. Hilafetin yeniden geri dönmemesi için çabalarını ortaya koydular ve koymaya da devam ediyorlar. Hilafet için çalışan kimselere karşı ağır ve sert bir savaş başlattılar. Bu nedenledir ki altmışlı yılların öncesinde Hizb-ut Tahrir’in harekete geçtiğini duyduklarında çıldırdılar. Zira Hizb-ut Tahrir, Hilafetin dönmesi meselesini ümmetin geleceği olarak ele almıştı. Sömürgeciler ve onların uşakları ellerinde bulunan her türlü şer üslûbu ile iftira, tutuklama, şehadete varıncaya kadar işkence yapmak, uzun süreli hapis cezaları vermek suretiyle acımasızca ona karşı savaştılar. Ancak bunların tümüne rağmen onlar başarısız oldular ve Hizb-ut Tahrir, Allah’tan başka hiçbir kimsenin önünde eğilip bükülmeden dimdik ayakta durdu… Son olarak sömürgeci kâfirler, şer’î olmayan bir şekilde Hilafeti ilan eden, boğazlamak, yakmak, tahrip edip yıkmak şeklindeki şer’î olmayan tasarruflarda bulunan birtakım İslâmî hareketlerin cürümlerini kullanarak savaştılar… Sömürgeci kâfirler bu hareketlerin işlemiş olduğu suçları kullandılar, yaptıklarına ayna tuttular, tüm güçleriyle televizyon ekranlarına yansıttılar. Böylelikle Müslümanlara, istedikleri hilafetin suçlarla dolu bir şey olduğu vehmini vererek insanları hakiki hilafetten nefret ettirmek istediler… Ancak onlar daha önceki üslûplarında başarısız oldukları gibi Allah’ın izniyle bu defa da başarısız oldular ve olacaklar. Artık insanlar şer’î Hilafeti idrak ettiler. Sözde hilâfetle gerçek hilafet arasındaki ayrımı kavradılar. Gerçek Hilafet meçhul değildir… Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in beyan ettiği ve onun ardından Raşidi Halifelerin üzerinde yürüdüğü seçkin bir nizamdır. Hilâfet imparatorluk veya krallık olmadığı gibi parlamenter sisteme veya cumhuriyet sistemine göre başkanlık da değildir. Hilâfet, ne Allah’tan başkasının kanun koyduğu demokrasi veya diktatörlüktür ne de beşeri sistemlerden herhangi birisidir. Adalet hilafetidir, yöneticileri imamlar olan halifelerdir, onlarla korunulur ve arkasında savaşılır… Hilâfet, kanları, namusları ve malları koruyup zimmete vefa gösterendir… Baskı ve zor kullanarak değil rıza ve serbest irade ile biat alır. İnsanlar, korkarak ve endişe ile değil güven içinde ona göçerler.

Ey kardeşler! Ey basiret sahipleri! Ey akıl sahipleri! Müslümanların kalkanı ve koruyucusu olan Hilafetin kaybından dolayı üzülenler! Kendinizi büyük günahtan kurtarmak için Raşidi Hilafet Devletini yeniden hayata döndürmek suretiyle İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışınız. Zira Hilafetin kaldırılmasının üzerinden geçen onlarca yıl boyunca bunun ikamesi için çalışmamak büyük bir günahtır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır:

وَمَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ، مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً  “Her kim boynunda biat borcu olduğu halde ölürse cahiliye ölümü ile ölmüş olur” [Müslim] Yani hak olarak bir Halifeye biat etmeden. Erkekleriniz, kadınlarınız, özel ve genel olanlarınızla ciddiyetle, ihlas ve sadakatle hilafeti ikame etmek için koşturunuz ki bu büyük bir kurtuluştur.

Son olarak size tekrar hatırlatıyorum: Konferansın yapıldığı bu Üsküdar semti İstanbul’un ilk önce fethedilen beldesi olduğunu hatırlatıyorum. Halifelerin, İstanbul’un fethi için ordularını harekete geçirdikleri, karargâhlarını kurdukları, İstanbul’u fethetmek, savaşmak ve muhasara etmek üzere kıyılarından gemilerini Avrupa yakasına doğru harekete geçirdikleri yerdir. Allah bu büyük fazileti Sultan Fatih’e ikram edinceye kadar defalarca bunu defalarca tekrarladılar:

لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ، فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا، وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ “Kostantiniyye elbette fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel bir komutandır, o ordu ne güzel bir ordudur.” [Müslim ve Ahmed] Emin olunuz ki Hizb-ut Tahrir’den olan kardeşleriniz hak üzere sabit olup, Raşidi Hilafetin döneceğine dair Allah Subhânehu ve Teâlâ‘nın vaadinin ve Rasûlü‘nün müjdesinin gerçekleşmesi için bütün gücü ve ciddiyetiyle, Allah’tan başka hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan çalışmakta olduğundan emin olunuz. Onlar bunun için Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem tarafından çizilen yol üzere yürümektedirler. Sizinle birlikte Ukab sancağının, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sancağının gölgesinde gölgelenmek üzere bu uğurda çalışmakta olan kardeşleriniz Allah Subhânehu ve Teâlâ‘nın izniyle neredeyse yolun sonuna geldiler. İşte böylece Hilâfet yeryüzünde doğacak, eman, emniyet ve adalet İslam diyarına yayılacaktır.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ  “O gün müminler de Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-5]

Son söz olarak: Konferansınızı tebrik ediyor, Allah’ın mübarek kılmasını diliyorum. Allah’ın adıyla… Allah’tan bu konferansı, İslâm’ın ve Müslümanların izzete kavuşturan, sömürgeci kâfirleri ise zillete düşüren güzel ve mübarek meyvelerle sonuçlandırmasını istiyorum.

وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ  “Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”

ve’s Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh

Ata b. Ebu Halil Ebu Raşta

Hizb-ut Tahrir Emiri

H. 12 Cumâde’l Ûlâ 1436

 

Hizb-ut Tahrir Emiri

03.03.2015
   
 


...:-
  • Demokratik Başkanlık Modeli Mi? Raşidi Hilafet Mi? Başlığı Altında İstanbul’da 3 Mart 2015 Salı Günü Düzenlenen Hilafet Konferansının Açılışında Konuşan Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata b. Halil Ebu Raşta’nın Konuşma Metni

  •