Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

Ürdün Rejiminin “Yahudi Varlığı” İle Bağını Sürdürmesi İğrenç Bir Suçtur,
Çözüm, Vadi Aruba Antlaşması ve Türevlerini İptal Etmektir

Çeşitli medya organları, Noble Energy şirketi arabuluculuğunda Arap Potash ve Jordan Bromine şirketi ile “Yahudi varlığı” arasında imzalanan anlaşma uyarınca “Yahudi varlığının” Ürdün’e doğrudan gaz ithalatına başladığını duyurdular. Yahudi varlığı, işgal altındaki Filistin açıklarında yer alan Tamar sahasından Ürdün’e 771 milyon dolar tutarında 2 milyar metreküp doğalgaz ithal edecek. Ürdün Ulusal Elektrik şirketi de “Leviathan” doğalgaz sahasından 10 milyar dolar tutarında doğalgaz almak için bir anlaşma imzaladı. Ancak 2019 yılında gaz alımına başlanılacak.

Filistin topraklarını gasp eden Yahudi varlığı, bu gaz sahasını da gasp etmiştir. Oysa gaspçının elindeki onay görmez ve ilelebet de kendi malı sayılmaz. Çünkü Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

ولَيسَ لعِرقٍ ظالِمٍ حقٌّ 

“Haksız dökülen ter için bir hak yoktur” Yine SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

على اليد ما أخذت حتى تؤديه 

“El, aldığı şeyden onu geri verinceye kadar sorumludur.” [Ebu Davud, Tirmizi]

Ayrıca gaspçı Yahudilerden gaz satın almak, gasp edilen Müslüman topraklar ve servetler üzerinde Yahudilerin statüsünü kabul etmek ve bu konuda onlara yardımcı olmak demektir. Çünkü ilgili şirketler, müşteri bulamazsa, gaz çıkaramazlar. Gaz çıkaramazlarsa, bu sahalar ekonomik canlılığını kaybederler. Bu yüzden “Leviathan” sahasında gaz üretim çalışması, gaz sahasında çalışan şirketlerin Yahudi varlığı dışında başka alıcılar bulunmasına endekslidir.

Yahudi varlığının bu sahalardan elde ettiği gelirlere gelince, Noble Energy şirketi internet sitesinde yaptığı açıklamada şöyle demektedir: “2011 yılındaki Zemach Komitesi’nin [İsrail Petrol ve Gaz Arama Mali Politikası Komitesi] tavsiyelerine itimat eden “İsrail devleti”, doğalgaz satışından elde edilen paranın %60’ı vergi ve gelir yoluyla devlet hazinesine geri dönecektir. Enerji Bakanlığına göre 2015 yılında devlet hazinesi, doğalgazdan yaklaşık 186 milyon dolar gelir elde etmiştir. Noble Energy tarafından keşfedilen Tamar sahası, doğalgaz üretiminden elde edilen gelirlerin büyük bölümünü oluşturmaktadır. Devletin, doğalgaz vergi ve işletiminden önümüzdeki 10 yıl içinde yaklaşık 20 milyar dolar gelir elde etmesi bekleniyor.” [Noble Energy sitesi] Gaz satışı anlaşmaları olmasaydı, Yahudi varlığı bu gelirlerden yoksun olurdu. 
Potash ve Jordan Bromine şirketleri, Tamar sahasından çıkarılan doğalgazı belli fiyattan alacaklar. 19 Şubat 2014 yılında imzalanan satış sözleşmesi ile ilgili olarak Noble Energy şirketi şöyle demektedir: “Doğalgazın taban fiyatı, 6,50 dolardır. Her bin metreküp doğalgazın fiyatı, Brent ham petrol fiyatına bağlı olarak yukarı yönlü eğilim gösterecektir…” “Leviathan” sahası ile ilgili olarak ise Noble Energy, 23 Şubat 2017 tarihli açıklamasında şöyle demektedir: “İç ve bölgesel pazarlarda Leviathan gazının birim fiyatı, Brent petrolüne bağlı olarak her bin metreküp için 5,5 ile 6 dolar arasında olacak. Düşük emtia ortamında fiyatlar, Brent ham petrolü fiyatına endeksli olarak yukarı yönlü eğilim gösterecektir. Potash’ın gaz pompalamaya başlayacağı 2016 Kasım ile 2017 Ocak aralığında dünya doğalgaz fiyatları ile kıyaslandığında, her bin metreküp gazın fiyatı 2,64 ile 3,41 dolar arasında değişecek. [Henry Hub Doğalgaz sözleşmelerine göre] Ürdün, ithal ettiği her bin metreküp için küresel piyasalarda belirlenen her bin metreküpe kıyasla en az 3 dolar fazla ödeyecek.

Bu korkunç suç, Yahudi varlığı ile günahkâr ilişkisini taçlandırmak isteyen Ürdün rejiminin işlediği suçlar dizesinden sadece biridir. Bu iğrenç cürüm, kötü amaçlı projeler silsilesinin bir parçasıdır. Ürdün ile Yahudi varlığı ayrılmaz siyam ikizi gibidir. Bu yönde adım adım ilerliyorlar. Ürdün kendi kaderini Yahudi varlığına bağlıyor. Mesele sadece gaz alımı değil. Bu, siyam ikizi icraatlarının bir devamıdır. Demiryolu hattı projesiyle Ürdün’le “Yahudi varlığı” arasında karasal bağlantı kurulacak. “el-Arab el-Cedid gazetesine konuşan üst düzey Ürdünlü bir yetkili, “Yakında İsrail, bir milyar dolar civarında bir maliyetle demiryolu projesi ile Ürdün’e bağlanacak” diye konuştu. [16.07.2016 el-Arab el-Cedid] Ürdün’le “Yahudi varlığı” arasında genişletilmiş ortak serbest ticaret bölgesi projesi de söz konusu. 18 Ocak 2017 tarihinde el-Ğad gazetesine göre, “Ekonomi gazetesi “Globus”, önümüzdeki günlerde Şeyh Hüseyin Köprüsünde Ürdün-İsrail ortak serbest ticaret bölgesi kurmak için arazi belirleme çalışmalarına başlanıldığını kaydetti…” “Ayrıca Bahreyn kanalı projesi de Ürdün toprakları üzerinde kurulacak ve Ürdün ile “Yahudi varlığı” arasında belirlenen ortak kurum tarafından idare edilecek. Böylece “Yahudi varlığı”, Müslüman ülkeler üzerinde ek bir otorite kurmuş olacak. “Yahudi varlığı” ile imzalanan Bahreyn kanalı anlaşması, ortak idari kurum öngörmektedir… Bu kurum, anlaşmada öngörülenlere ek olarak proje ile ilgili kararlarda tek yetki sahibi olacak.” [07.09.2015 el-Sebil] Anlaşma ayrıca Ürdün devletinin Tiberya suyundan 50 milyon metreküp su satın almasını da öngörüyor. Haberlere göre Tiberya suyunun her metreküpü için 0.43 dolar ödenecek. Buna karşılık Yahudi varlığı, maliyetine Akabe istasyonundaki tatlı sudan 35 milyon metreküp su çekecek. Ürdün hükümeti, bu projenin yerli proje olduğunun havasını atmaktadır!

Ey Ürdün’deki Müslümanlar!

Belli ki art arda imzalanan tüm projelerin amacı, Ürdün’ü “Yahudi varlığına” sarsılmaz bir şekilde bağlamaktır. Bu projeler, aşağılık Vadi Aruba anlaşmasının bir ürünüdür. Bu anlaşma, şeran batıl bir anlaşmadır. Müslümanları bağlamaz. Aşağılık anlaşmanın üzerinden yirmi iki yıl geçmiş olmasına rağmen kahraman asker Ahmed ed-Dekamese’nin cezaevinden çıkışına sevinen Ürdün Müslümanlarının gaspçı düşman Yahudi varlığına yönelik duygu ve düşüncelerinde zerre kadar değişiklik olmamıştır. Eğitim müfredatı, çeşitli isim ve format altında yürürlüğe konan şeytani programlar ve projeler, kamuoyunu kirletememiştir. Tüm bu şeytani projeler, o sevinç gösterileriyle toz olup gitmiştir. Bu nedenle hemen hükümet, medyanın kahraman askerin köyüne girmesine yasak getirmiştir. Çünkü kutlama gösterileri, açıkça şöyle bir mesaj içermektedir: “Müslümanlar için iğrenç Vadi Aruba Anlaşması’nın yazılan mürekkep kadar bile değeri yoktur.” Allah’ın izniyle bu anlaşmanın etkileri yok olup gidecektir. Çünkü Yahudi varlığı yok olmaya mahkûmdur. Yok oluşu da Allah’ın izniyle ajanlık ve ihanete bulaşmamış tertemiz abdestli eller ve yüzünü de Batı ya da Doğuya dönmemiş kimseler tarafından olacaktır. Bu kimseler, Nübüvvet metodu üzere Hilafete giden Peygamber metodolojisi gibi aydın ve net bir metodoloji üzerinde seyredeceklerdir. Hilafet, adalet, rahmet ve izzet devletidir. Siz, bunun için çalışanlardan mısınız?

H. 15 Cumâde’s Sânî 1438

 

Hizb-ut Tahrir

14.03.2017
 

Ürdün Vilayeti

 


...:-
  • Mezhepsel Fitneyi Körüklemek, Yahudilerin, Katliamlar ve Zorla Göç Üzerinden Baskı Kurmak İçin İzlediği Kirli Bir Yöntemdir

  • Seçim Yanılsaması: Laik Sistemde Oy Kullanmak Müslümanları Neden Hayal Kırıklığına Uğratıyor?

  • Katliam, Yıkım, Yakma, Aç Bırakma, Kuşatma, Peki Siz Neredesiniz Ey İslam Ümmeti?

  • Ey Sevgili Alimler! İslam’ı Bir Yaşam Biçimi Olarak Yeniden Canlandırmak İsteyen Hizb-ut Tahrir Gençlerinin Yanında Kararlı Bir Şekilde Durun

  • İsveç hükümeti Müslümanlardan İslam’ı Terk Etmelerini İstiyor!

  •