Ey Silahlı Kuvvetlerdeki Müslümanlar!
Allah [Subhânehu ve Te’alâ] şöyle buyurmaktadır:
إِنَّ فِرْعَوْنَ عَلاَ فِي الأَرْضِ وَجَعَلَ أَهْلَهَا شِيَعًا يَسْتَضْعِفُ طَائِفَةً مِنْهُمْ يُذَبِّحُ أَبْنَاءَهُمْ وَيَسْتَحْيِ نِسَاءَهُمْ إِنَّهُ كَانَ مِنْ الْمُفْسِدِينَ “Muhakkak ki Fir’avn, yeryüzünde azmış ve halkını (kısımlara) bölmüştü; onlardan bir kısmını zaafa düşürmüştü de evlatlarını katlediyor, kadınlarını sağ bırakıyordu. Şüphesiz ki o, müfsitlerden idi.” [el-Kasas 4]
Müslümanların zafer ayı olan Ramazan süresinde Pervez Müşerref sizlere, kabileler bölgelerindeki kardeşlerinize karşı savaşı yoğunlaştırmanızı emretti. Oysa onların tek suçu, Afganistan’a yönelik vahşi Amerikan işgâline direnmekti. Kabileler bölgelerindeki köyler, içerisinde erkekler, kadınlar ve çocuklar bulunduğu halde bombalandı. Kuşkusuz, yüzlerce Müslüman öldürüldü yahut yaralandı. Allah katında ve Rasulü nezdinde tek bir damlasının bile büyük bir ağırlığı bulunan Müslüman kanı oluk oluk akıtıldı.
Doğrusu Müşerref’in cürümleri, Fir’avn’unkileri bile geçti. Fir’avn’un aksine Müşerref, halkından bir kısmını zaafa düşürmekle kalmadı, daha ötesi geçip aralarında yıkıcı bir savaşın fitillerini yakarak tüm Müslümanları zayıflattı. Öyle ki Amerikalılar İslâmî toprakları işgâllerinde galebe çalabildi. Fir’avn’un aksine Müşerref, kadınları bile sağ bırakmadı, yaşlılar ve çocuklar ile birlikte kadınların katlini de emretti, aynen Lâl Mescid’de yaptığı gibi!
Üstelik hatırlamalısınız ki Fir’avn halkını parçalayıp mâsumları katletme cürümlerini bizzat işlemedi, başkalarına da işletti. Böyle yaparak onlar da onun cürümlerine ortak oldular, hem bu dünya hayatında onun gibi zillete uğradılar, hem de Kıyâmet Günü onun gibi azâba çarptırılacaklardır.
Ey Silahlı Kuvvetlerdeki Müslümanlar!
Sizler, Müslümanların koruyucuları ve İslâmî toprakların savunucuları yemin etmişsinizdir, o kabileler bölgelerindeki Müslümanlar da sizin kardeşlerinizdir. Haklı olmadıkça Müslüman kardeşi öldürmek ise İslâm’da büyük bir cürümdür. Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:
سِبَابُ الْمُسْلِمِ فُسُوقٌ وَقِتَالُهُ كُفْرٌ “Müslümanı sebbetmek fısktır ve onu katletmek küfürdür.” [el-Buhârî rivâyet etti.]
Hatırlayınız ki İslâm, Allah’a isyanda kula itaati yasaklamıştır. Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur:
لاَ طَاعَةَ لِمَخْلُوقٍ فِي مَعْصِيَةِ اللَّهِ “Allah’a ma’siyette mahluka itaat yoktur.” [Ahmed rivâyet etti.]
Ey Silahlı Kuvvetlerdeki Müslümanlar!
Ramazan boyunca ve Bayram arifesinde, Hizb-ut Tahrir şebâbı olarak bizler, Allah’a, Rasulü‘ne ve Müslümanlara karşı işlenen bu cürümü protesto etmek için sokaklara döküldük. Sizler bizi gâyet iyi tanıyorsunuz ve çok iyi biliyorsunuz ki ya Allah Dînini üstün kılıncaya yahut da başlarımız boyunlarımızdan ayrılıncaya kadar rahat durmayacağız. Dolayısıyla size çağrıda bulunmaya da devam edeceğiz, velev ki tüm bunlar asrımızın Fir’avn’unun gâzabına uğramamıza yol açsa da!
İnşâAllah, bizler, Rabbimiz Subhânehu’ya verdiğimiz ahde sâdık kalacağız ve sizlerden de sâdık kalmanızı talep edeceğiz. Ey Hâlid ibn-ul Velîd’in, Târık ibn-u Ziyâd’ın, Muhammed ibn-u Kâsım’ın ve Salâhuddîn-il Eyyûbî‘nin Torunları! Hiç mi Allah ve Rasulü uğrunda şehâdete yahut zafere iştiyâkınız yok? Hiç mi şu anda kardeş katli ile kirlenen kanlarınızı, Hak Dîn’in diğer bütün dînlere üstün gelmesi için akıtmaya özleminiz yok? Hiç şüphesiz sizler bu zâlim yöneticiyi kovup yerine Hilâfet’i kurmaya tümüyle muktedirsiniz. İpler sizin ellerinizdedir ve sizler; bugün halkımızın başına gelen ve gelecek şerden dolayı hesaba çekileceksiniz, çünkü Amerika’nın hepimizin başına kendi Raj’ını dikmesini sağlayan işte bu şerdir.
|