Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْـبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ

“Bir kısım insanlar onlara (mü‘minlere); ‘Düşmanlarınız olan insanlar size karşı (bir ordu ile) toplandılar, aman sakının onlardan!’ dediklerinde bu, onların îmânlarını daha da arttırdı ve ‘Allah bize yeter. O ne güzel vekîldir!’ dediler.” [Âl-i ‘İmrân 173]

Yahudiler karşısında zelîlleşen, ama Allah, Rasulü ve mü‘minler karşısında hâinleşen Filistin Otoritesi; dün, 27.11.2007 günü, Hizb-ut Tahrir’in Batı Şeria’daki yürüyüşlerine, gerçek mermiler, göz yaşartıcı bombalar ve coplardan Yahudi varlığının ellerine verdiği her tür silah ile vahşice saldırmak üzere zebânilerini, çapulcularını ve çetelerini bir araya topladı ki Filistin’de, Allah için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan hakkı haykıran anaların asil evlatlarını dağıtsınlar! Zîra Hizb’in şebâbından ve yürüyüşlere katılanlardan birçoğunu yaraladılar, birçoğunu da tutukladılar; Abbas’ın sefil ve zelîl otoritesinin kurşunları sonucu da Hizb’in kerîm ve emîn şebâbından biri şehit düştü; el-Halîl’den Şehîd Hişâm el-Berâda’î. Nitekim yürüyüşün konuşma kürsünün önünde ve çevresinde toplandığı bir sırada yakın mesafeden doğrudan göğsüne ateş açıldı ki o sırada Otorite’nin kurşunları bilhassa hatibin konuşmasını tamamlamasına imkân vermemek için el-Halîl’de yağmur gibi yağıyordu. Yine de o, kapanış konuşmasını, şiddetli sağanak kurşun yağmuru altında tamamlayabildi… Ve bu Otorite, bizim nasıl insanlar olduğumuz iyi belledi:

مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاً  “Müminlerden Allah’a verdikleri ahde sâdık kalan nice erler vardır. Onlardan kimi, ahdlerini yerine getirip (bu uğurda) canını vermiş, kimi de (vermeyi) beklemektedir. Onlar hiçbir değişiklik ile (ahdlerini) değiştirmemişlerdir.” [el-Ahzâb 23]

Hizb’in Gazze’de, el-Halîl’de, Beyt Lahim’de, Nâblus’ta, Râmallah’ta ve Cenîn’de düzenlediği altı yürüyüşte, bilhassa el-Halîl’dekinde muhteşem insan kitleleri bir araya toplandı. Hizb, Annapolis’teki cürüm ve hıyânet konferansına karşı bu ameller ile Ümmet’in coşkusunu ateşledi ve yayınladığı beyân ile de konferansa katılan Arap devletleri ile Filistin Otoritesi yetkililerinin hıyânetini ifşâ etti. Hakkı, o Annapolis’te Bush’un ayağına gidenlerin suratlarına çarptı; onların oraya katılmakla kazanacakları, Yahudiler karşısında daha fazla rükû etmekten ve daha fazla boyun bükmekten başkası değildir; işte bu, hem dünyada, hem de Âhiret’te gerçekten alçaklıktır!

Abbas Otoritesi’nin zebânileri görüyorlar ve işitiyorlar ki bu yürüyüşler, muntazam ve disiplinli yürüyüşlerdir; oraya katılanların tek silahı Hak sözdür ve taşıdıkları râyalar, İslâm’ın râyası olan [لا إله إلا الله  محمد رسول الله] râyasıdır… Ne var ki bu Otorite; sicim gibi yağan gerçek mermiler ile bu yürüyüşlere akın etti. Heyhat! Ensesine ayaklarıyla basarak çöken Yahudi karşısında korkudan ödü patlayan bu Otorite, onlara tek bir kurşun atar mı hiç?!

Otorite’nin bir yetkilisi çıkıp Hizb’in bu yürüyüşleri ile Otorite’ye meydan okuduğunu açıklayarak bu menfur eylemi haklı göstermeye çalıştı; hele şu yetkilinin açıklamasına da bakınız, özrü kabahatinden büyük!

Yahudi sabah-akşam ensesine çökerken onlara tek bir kurşun atmaktan âciz bu Otorite neredeydi? Mukaddesât, Yahudinin fesâdı ve ifsâdı ile tahrip edilirken adamları kör, sağır ve dilsiz kesilen, akletmekten âciz yaşayan ölüler gibi hareket eden bu Otorite neredeydi? Bush ve Olmert, kendisini köle pazarında pazarlarken bu Otorite neredeydi? Ülkenin ve halkının satışına karşılık hâin anlaşmaları ve mücrim belgeleri imzalarken bu Otorite ve zebânileri neredeydi? Başkan’ı bir yerden başka bir yere geçerken bile Yahudi varlığının vereceği izni, hakîr ve zelîl bir halde beklerken bu etkisiz ve yetkisiz Otorite neredeydi?!

Tüm bunlar, Otorite’ye meydan okuma değildir de Hak sözü haykırmak üzere mü‘mince yapılmış dosdoğru, muntazam ve disiplinli bu yürüyüşler mi Otorite’ye meydan okumadır?! Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] ne kadar da doğru söylemiştir: «إذا لم تستحْيِ فاصنع ما شئت » “Hayâ etmiyorsan, dilediğini yap!” Oysa bu Otorite ne Allah’tan hayâ ediyor, ne Rasulü‘nden hayâ ediyor, ne de mü‘minlerden hayâ ediyor! Eyvahlar olsun, ona ve zebanilerine, o azîm günün azâbından ötürü!

Sonra Abbas Otoritesi, bugün Şehîd Hişâm el-Berâda’î‘nin cenâzesinde ilerleyen kalabalığa ateş açıp biri ağır yaralı olmak üzere onlarcasını yaraladığı sırada hıyânette ve cürümde aşırıya kaçarak haddini fazlasıyla aştı, hem de Allah’ın, meleklerinin ve tüm insanların lânetinden korkmaksızın!

Şüphesiz bizler, Hizb-ut Tahrir olarak, o şehîdin ve o yaralıların nezîh kanlarını; önümüzü aydınlatan, azmimizi ve kararlılığımızı artıran, ihlâsımızı ve sadâkatimizi güçlendiren bir nûr addediyoruz. O şehidin kanları, kalbimizde, bakışlarımızda, işitişlerimizdeki Orta Asya’da, Irak’ta, Suriye’de ve dünyanın diğer beldelerinde zorba tâğutların eliyle şehit düşen kardeşlerinin kanlarının yanı başında her dâim duracaktır. İşte o kan; nusretin müezzini ve Allah’ın izniyle Râşidî Hilâfet fecrinin aydınlığı olacaktır. İşte o gün mü‘minler de Allah’ın nusreti ile ferahlayacaklar ve zulmedenler, nasıl bir yıkılış ile yıkıldıklarını pek yakında bileceklerdir.

Otorite’ye ve zebânilerine gelince; onlar, eğilmekten belleri kırılıncaya kadar Bush ve Yahudi önünde rükû etmeye ve boyun bükmeye devam ettiklerinden dolayı rezil olacaklardır. Ardından onlar, hizmetlerini edâ edip Amerika’nın kendileri için belirlediği hıyânet misyonunu îfâ ettikten sonra, bizâtihi Amerika onları bir paçavra gibi kaldırıp atacak, sonra yeryüzü ve gökyüzü onlara lânet edecektir. Muhakkak ki bu, apaçık bir hüsrandır.

İsrâ ve Mi’râc toprağı, mübârek Filistin topraklarına gelince; o toprakların, fâtihi olan Umer’in, Haçlılardan kurtarıcısı olan Salâhuddîn’in ve Yahudilerin men edicisi olan AbdulHamîd’in sîretini yineleyecek nice süvarileri vardır… O toprakların, 1948’de işgâl edileni ile 1967’de işgâl edileni arasında hiçbir fark görmeksizin, bir bütün olarak Diyâr-ul İslâm’a iade edecek nice süvarileri vardır. Oysa bu toprakları haraç-mezat satanların âkıbeti, ancak horluğa ve utanca çarpılmak olacaktır.

Şehîde gelince; senin için ne kadar da müteessiriz, Ey Hişâm! Allah seni Nebîler, Sıddîkler ve Sâlihler ile birlikte haşretsin, onlar ne güzel arkadaştırlar.

Yaralılara ve tutuklulara gelince; Allah Subhânehu’dan onlar için hayır, ecir ve nusret diliyoruz.

وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ “Şüphesiz ki Allah, emrine ğâlibdir, muktedirdir. Velâkin insanların çoğu bunu bilmezler!” [Yûsuf 21]

H. 19 Zulka’de 1428

 

Hizb-ut Tahrir

28.11.2007
   
 


...:-
  • “Bir kısım insanlar onlara (mü‘minlere); ‘Düşmanlarınız olan insanlar size karşı (bir ordu ile) toplandılar, aman sakının onlardan!’ dediklerinde bu, onların îmânlarını daha da arttırdı ve ‘Allah bize yeter. O ne güzel vekîldir!’ dediler.” [Âl-i ‘İmrân 173]

  •