Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

Ümmet Hakkında Ne Bir Ahit Ne de Bir Zimmet Gözetmeyen Birinin,

Ümmet’in Yönetiminde Kalması Haramdır

Bugün toplanan Yüksek Mahkeme, Müşerref’in 06.10.2007 günü yapılan seçimlerin sonuçları uyarınca ikinci kez devlet başkanı olarak seçilmesinin sıhhatini iptal etmedi. Hem de bu adamın ülkede haramlardan ve mukaddeslerden çiğnenmedik hiçbir kırmızıçizgi bırakmadığı bir sırada!

Nitekim Amerika’ya, Afganistan’a yönelik vahşî saldırısında ülkenin kapılarını ardına kadar açtı ve Pakistan’ı, Afganistan’da işlediği katliamlarda Amerikan ordusunun ön cephesi haline getirdi.

Ardından Amerika ona, Afganistan sınırındaki Müslüman kabîleler ile savaşması için ordusunu göndermesini emretti. O da Amerika’yı ve Afganistan’daki çetelerini korumak amacıyla kardeşleri ile savaşmak üzere yaklaşık doksan bin (90.000) askeri buraya gönderdi. Nitekim Belucistan’da ve diğer bölgelerde kabîlelerin ileri gelenlerini katletti, onlarla yaptığı anlaşmayı bozdu ve kabîleler bölgesinde helâk edici günahlar işledi. Yine de Amerika ondan daha fazlasını istemektedir!

Keşmir’i yüz üstü bıraktı, hatta o konuda hep nötr kaldı. Dahası Keşmirli mücâhidleri kovdu, onları tutukladı ve onlara, kendi beldelerinde varlık göstermelerini yasakladı. Yabancılar bile Keşmir için self-determinasyon hakkını onayladığı halde, Müşerref bundan vazgeçti ve Keşmir’in en büyük parçasını işgâlini onaylayarak Hindistan ile ilişkileri “normalleştirdi”!

Tahripkâr silahlar ile Kızıl Mescid’i [Lâl Mescidi] bombaladı, yürütülen arabuluculuk çabalarını reddetti ve İslâmî medreselerin talebelerini ve âlimleri zelîl kılmaya hırs gösterdi.

İnsanlar kendisine karşı öfke ve nefret göstermeye başlayınca, Ocak 2008’de yapılacak önümüzdeki parlamento seçimlerinde tabanını kaybetmekten ve dolayısıyla yeni parlamento aritmetiğinin kendisini ikinci kez devlet başkanı seçilmekten uzaklaşacağından korkup devlet başkanlığı seçimlerini, parlamento seçimlerinin önüne geçirdi. Nitekim önceki parlamento, skandallarının ayyuka çıkmasından evvel şekillenmiş ve dolayısıyla halkın bir kısmı ona aldanıp önceki seçimlerde onun lehine oy kullanmışlardı. İşte böyle oluşan bu mevcut parlamentonun seçici heyeti sayesinde 06.10.2007’de yapılan seçimleri yeniden kazandı.

Ajanların tabiatı gereği, efendilerinin durumları değiştikçe o da cildini değiştirmektedir. Zîra Müşerref’in Pakistan’daki Müslümanlar tarafından horlanıp dışlanmasından sonra Amerika’nın bölgedeki kozları zayıflayıp da Pakistan’daki nüfuzunu kurtarmak için kendisini İngilizler ile anlaşmaya muhtaç bulduğu zaman, Pakistan Ruveybidası‘na Benâzir Butto’nun cürümlerini “affetmesini” emretti. Böylece Müşerref kendisini yolsuzluk ve usulsüzlük ile suçluyor iken ve bu yüzden ülkeden sürgüne kaçmış iken bir anda aklanıp paklandı! Bir anda beraberce aralarında, Müslümanların kanları ve cesetleri üzerinden otorite paylaşımına gözlerini diktiler. Öyle de oldu ve bugün Butto, önceden plânlanmış anlaşmanın infâzına yönelik hızlandırılmış adımların ilk adımı olarak Karaçi’ye geldi!

Ey Müslümanlar!

Ey Pakistan’daki Müslümanlar!

Sizinle savaşmadan önce Allah ve Rasulü ile savaşan Müşerref ve Butto gibilerinin boyunlarınıza bağdaş kurarak oturmaları sizin için kesinlikle bir utançtır. Onlar ki kanlarınızı akıttılar, beldelerinizi düşmanlarınıza çiğnettiler, ne mescidlerin, ne Kur’ân medreselerinin, ne ulemânın vâkarını, ne de mücâhidlerin azametini umursadılar! ... Pakistan’ın kuvvetini zayıflığa, zenginliğini fakirliğe çevirdiler, o kadar ki Amerikalı efendilerini râzı etmek için öğretim müfredâtının içini boşalttılar!

Hiç şüphesiz bu yöneticiler, o tâğutların zümresindendirler:

أَلَـمْ تَـرَ إِلَى الَّذِيـنَ بَـدَّلُـوا نِـعْـمَـةَ اللَّهِ كُـفْـرًا وَأَحَـلُّـوا قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِ جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا وَبِئْسَ الْقَرَارُ  “Görmedin mi Allah’ın nîmetine küfrân ile karşılık verenleri ve kavimlerini helâk yurduna sürükleyenleri? Orası ki Cehennemdir, onlar oraya gireceklerdir. Ne kötü bir karargâh!” [İbrâhîm 28-29]

Ey Müslümanların Askerleri!

İçinizde hiç dosdoğru bir adam yok mu? Siz şâhit olduğunuz halde, İslâm ile nasıl savaşılır? Siz gördüğünüz halde mescidler nasıl târumâr edilir? Nasıl olur da kabîleler bölgesindeki kardeşlerinizi katletmekle emrolunursunuz da itaat edersiniz? Sömürgeci Kâfirler beldenizi çiğnerken hiç mi damarlarınızdaki kanlarını kaynamaz? Amerika ülkenizin emredeni ve nehyedeni olur da siz nasıl onu ok yağmuruna tutmazsınız?

Sizler, Ey Askerler, sırf Müslüman olup evlerinde oturmakla yetinmeyip Cihâd’da ve Fetih’te kendisine eşlik ettikleri Muhammed ibn-ul Kâsım’ı karşılayan büyük şahsiyetlerin evlatlarısınız. Onlar ki Müslüman oldukları andan itibaren İslâm’ın ve Müslümanların emîn bekçileri oldular, İslâm’ı ölüm-kalım meseleleri, devletini devletleri kabul ettiler. Onlara Allah’a [O’nun Dînine] nusret verdiler, Allah da onlara nusret verdi. Şüphesiz ki onlar, sâdıklardan idiler.

Sizler, Ey Askerler, azimle ve kararlılıkla ülkenizi, İslâm’ın ve Müslümanların barınağı olsun, Allah’ın indirdikleri ile yönetilsin ve Allah yolunda Cihâd edilsin diye [Pakistan] “tertemiz toprak” olarak isimlendiren atalarınızın evlatlarısınız. O halde Amerikan Laikliğinin ve Kapitalizminin hayatınızın nizâmı haline gelmesine nasıl rızâ gösterirsiniz? Sömürgeci Kâfire karşı Cihâdınızın Müslüman kardeşlerinizin katline dönüşmesine nasıl rızâ gösterirsiniz?

Ey Müslümanların Askerleri!

Muhakkak ki Hizb-ut Tahrir, gayretlerinizi teşvik etmekte, azimlerinizi bilemekte ve sizleri, Allah için gerek ikişer ikişer, gerekse teker teker ayağa kalkmaya, sonra da düşmanlarınızın başınıza nasbettiği bu yöneticiler hakkında düşünmeye çağırmaktadır. Onlar ki yönetimlerinde kötü olan her ne varsa, bilakis en büyük kötülükleri işlemişlerdir. O halde onları engelleyin ve karşı koyun ki Allah, sizi de onlarla beraber azâba sokmasın. Zîra musîbet, vukuu bulduğu zaman, hem zulmünden dolayı zâlimlere, hem de zulme sustuklarından dolayı susanlara isâbet eder.

وَاتَّقُوا فِتْنَةً لاَ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ  “Öyle bir fitneden sakının ki içinizden yalnızca zulmedenlere isâbet etmekle kalmaz. Bilin ki Allah’ın azâbı çetindir.” [el-Enfâl 25]

Yine Allah Subhânehu, et-Tirmizî‘nin Ebî Bekr-is Sıddîk [RadiyAllahu Anh] yoluyla tahric ettiği kutsî hadiste Rasulü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]‘e şöyle vahyetti:

إِنَّ النَّاسَ إِذَا رَأَوْا الظَّالِمَ فَلَمْ يَأْخُذُوا عَلَى يَدَيْهِ أَوْشَكَ أَنْ يَعُمَّهُمْ اللَّهُ بِعِقَابٍ مِنْهُ “İnsanlar zâlimi görürler de engel olmazlarsa, Allah’ın onları, katından bir ceza ile kuşatması çok yakındır.”

Haydi Allah’a koşun, Ey Müslümanlar! Allah’a koşun, Ey Müslüman Askerler, dîninize nusret verin ve Nebînizin râyesini yüceltin! İşte Hizb-ut Tahrir, sizlerden nusret talep etmektedir, haydi ona nusret verin ve sizlerden yardım istiyor, haydi ona yardım edin! Zulmün ve zâlimlerin yönetimine artık bir son verin! İslâm’ın ve Müslümanların devletini ikâme edin! İşte Râşidî Hilâfet, sizin devletiniz odur ve siz onu kurmaya, Allah’ın izniyle muktedirsiniz. Yöneticilerinizin koltuklarının bacaklarını ayakta tutan, elbette sizin kılıçlarınızdır. Eğer siz kılıçlarınızı onlardan çekerseniz, koltukları da, bacakları da kırılıp paramparça olacak, oradan da Allah’ın, Rasulü‘nün ve mü‘minlerin kendilerini lânetlediği bir yere düşüp gideceklerdir.

Ey Müslümanlar!

Ey Müslümanların Askerleri!

Gerçekten de Müşerref azdıkça azdı. Dînine ve Ümmetine karşı Amerika’yı tercih etti. Siz oturup beklerken, ona karşı çıkıp reddetmezken ve onu alaşağı edip değiştirmezken, onun yeryüzünde fesat saçar halde kalması Vallahi haramdır, Vallahi haramdır, Vallahi haramdır!

إِنَّ فِي هَذَا لَبَلاَغًا لِقَوْمٍ عَابِدِينَ  “Şüphesiz bunda, [Allah’a] kulluk edenler topluluğu için bir bildiri vardır.” [el-Enbiyâ’ 106]

H. 07 Şevvâl 1428

 

Hizb-ut Tahrir

18.10.2007
   
 


...:-
  • Ümmet Hakkında Ne Bir Ahit Ne de Bir Zimmet Gözetmeyen Birinin, Ümmet’in Yönetiminde Kalması Haramdır

  •