|
|
|
 |
 |
|
 |
|
Siyasi Tahliller |
|
|
Soru:
es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
Değerli Âlim Şeyh Ata ibn Halil Ebu Rasta, benim “Hizbi Kitleleşme” kitabı hakkında bir sorum olacak. Kitapta şu cümle içinde “muhlis” sözcüğü geçiyor: “O kadar ki o artık muhlis olmamak istese dahi, buna muktedir olamaz.” Bu, ne anlama geliyor? Ayrıca ‘‘İhsas mantığı’’ ile ‘‘Fikri ihsasın” anlamını açıklar mısınız?
Çok teşekkür ederim, Allah Subhânehu ve Teâlâ sizi Hilafet ile ödüllendirsin, siz bizim önderimizsiniz, Âmin.
Muhammed Dhuha, Endonezya
ve’s Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
|
|
H. 15 Safer 1436
|
08.12.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
es Selamun Aleykum
Değerli Şeyhimiz, Allah sizi İslam ile güçlendirsin ve siz de İslam ile güçlü olun. Beni, Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devleti altında size biat edenlerden eylemesi için Allah’a dua ediyorum. Benim, yabancı ülke ve uluslararası finans kuruluşlarından borç istemekle ilgili bir sorum olacak. Hilafet Devletinde Maliye kitabında bunun caiz olmadığı geçmektedir. Çünkü borçlar, sadece faizle ve bir takım şartlarla verilir, deniliyor. Soru şudur: O halde ne zaman kredi almak caiz olur, kredinin caiz olmadığı koşullar nelerdir? Kredi istenen ülkelerin muahede ya da harbi ülkeler olması arasında bir fark var mıdır? Allah Subhânehu ve Teâlâ dünya ve ahirette İslam’ın ve Müslümanların hayrına olacak şekilde size yardımcı olsun.
es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
|
|
H. 05 Safer 1436
|
27.11.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
Benim bir sorum olacak: Şahsiyet 2 kitabının 28. sayfanın ortalarında Halifenin kâdir olmak şartı geçmektedir. Sonra kadir olmanın ne demek olduğu açıklandı. Ardından kitapta geçen açıklamalar, şu ifadeye kadar devam etti: “Halifenin, yiğit ve cesur olması ya da siyasi olaylar ve uygulamalar noktasında fikir ve tedbir sahibi olması Hilafet sözleşmesinin yapılması için şart değildir.”
Soru şudur: Bunlar kadir olmaktan sayılmaz mı?
|
|
H. 27 Muharrem 1436
|
20.11.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh.
Siyasi Mefhumlar kitabının 75. sayfasında “Devletlerarası Çatışmanın Etkenleri” konusunda ilk paragrafın ilk satırında şöyle denilmektedir: “Devletlerarası çatışma, tarihin doğuşundan bu yana ve kıyamet gününe kadar şu iki etkenden biri dışına çıkmaz: Ya egemenlik ve gurur sevgisi ya da maddi çıkarların peşinde koşmaktır.” Sonra aynı sayfanın en son paragrafında ise şöyle denilmektedir: “Devletlerarası çatışma etkenlerinin en tehlikelisi tüm şekilleriyle sömürgecilik etkenidir.”
Soru şudur: Birinci paragrafta devletlerarası çatışmanın etkenlerinin iki olduğu söylendi. Bir üçüncüsü yok denildi. Çünkü “Devletlerarası çatışma, şu iki etkenden biri dışına çıkmaz.” ifadesi kullanıldı. Ama ikinci paragrafta ise ilk paragrafta zikredilmeyen “sömürgecilik” gibi üçüncü bir etken daha zikredildi. O halde başka bir şekilde soru şöyledir: Devletlerarası çatışmanın etkenleri, iki mi yoksa üç mü? Çünkü iki paragrafı da okuyan bir kimse, aralarında bir çelişki ve farklılık olduğunu sanır. Buna göre araları nasıl uzlaştırılabilir? Eğer devletlerarası çatışmanın etkenleri iki ise, o zaman üçüncü yeni bir etken daha -ki sömürgeciliktir- niye zikredildi?
|
|
H. 17 Muharrem 1436
|
10.11.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
Kıymetli Emirimiz ve Celil Şeyhimiz: Zekâtın farz olduğu meyve ve ürünler nelerdir? Bugün örneğin yağın zekâtını verenler bile var. Bu konudaki kural ve kaide nedir? Rikaz’da beşte bir zekât olduğu bilinmektedir. Benim sorum şudur: Bazı insanlar, Osmanlılara ait define buldular [Askerlerin erzak sandıkları gibi]. Bulunan definenin beşte bir zekâtını verdikten sonra bulan kimse onu mülk edinebilir mi? Yoksa o define, İslam Devletine ait olup emanet olarak korunmalı ve yakında da Allah’ın izniyle devlet kurulduğunda devlete iade edilmeli midir? Allah Subhânehu ve Teâlâ sizi korusun.
Ebu Hisamuddin, Tarqumiya, el- Halil, Filistin
|
|
H. 05 Muharrem 1436
|
08.11.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
es-Selamu Aleykum
Usulü Fıkıh kitabında şöyle bir cümle yer alıyor: “Şöyle denmez: “Şüphesiz ki Allah Subhânehu ve Teâlâ, çocuk ve deliye zekâtı, nafaka ve tazminatları farz kıldı. O halde çocuk mükelleftir. Çünkü Allah Subhânehu ve Teâlâ, bazı hükümlerle çocuğu mükellef kıldı.” Evet, böyle söylenmez, çünkü bu farzlar, çocuk ve delinin fiili ile ilgili değildir. Aksine onların malı ve zimmetiyle ilgilidir. Onların malı ve zimmeti, teklif mahallidir. Bununla beraber kalemin kaldırılması açık bir gaye ile sınırlıdır: “Buluğa erinceye kadar” “İyileşinceye kadar” Bunlar, illet ifade ederler. İlletleri ise, küçüklük ve aklı kaybetmektir. Bunların mal ve zimmetle hiçbir ilgisi yoktur. Onun için istisna edilmezler.”
Soru şudur: Onların malı ve zimmeti teklif mahallidir cümlesi ne anlama geliyor?
|
|
H. 12 Muharrem 1436
|
05.11.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
Ticaret mallarının zekât kategorisine girdiğini gösteren bir hadis zikrederseniz çok güzel olur. Yoksa ticaret malları görüş ve içtihat yoluyla mı zekât kategorisine girer?
|
|
H. 06 Muharrem 1436
|
31.10.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh Aziz Şeyhim.
Dua konusunda çıkmaza girdiğim için bana yardımcı olacağınızı umuyorum. Kur’an’ı Kerim’de Allah Subhânehu ve Teâlâ, dua edenin duasına icabet edeceği geçti. Sünnet de er ya da geç duaya ya dünyada ya da ahirette icabet edileceğini açıkladı. Hizb ut Tahrir, Hizb-ut Tahrir Mefhumları kitabında duanın ruhi değeri gerçekleştirdiğini, ama etkisi ve sonuçlarının -sevabın- hissedilir olmadığını beyan etti. Burada benim sorum şudur: Allah Subhânehu ve Teâlâ dünyada duaya karşılık verebileceğini belirttiği halde nasıl duanın etkileri sevap ile sınırlı olabilir? Allah sizi korusun.
|
|
H. 01 Muharrem 1436
|
26.10.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
Benim sorum “Hilâfet Devleti’nin Cihazları [Yönetimde ve İdarede]” kitabından olacak. Orada Hilafet Devleti kurulduktan sonra anaparanın sahiplerine geri verileceğinden bahsediliyor. Soru şudur: Faiz mallarını ne yapacağız? Devlet onlara el koyabilir mi ya da onlarla yatırım yapabilir mi? Para olarak alınan faiz malları ayni olarak mı haramdır? Yoksa haramlık fiille mi ilgilidir?
|
|
H. 26 Zilhicce 1435
|
20.10.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
Emirimiz, Allah Subhânehu ve Teâlâ en kısa zamanda senin elinle bize yardım etsin ve seni nusrete muvaffak kılsın. Şüphesiz O, buna kadirdir. Allah’a şahitlik ederiz ki sen en hayırlı selefin en hayırlı halefisin. Hizb-ut Tahrir Mefhumları Kitabının 87. sayfasında şöyle geçmektedir: “İslami daveti taşıma ve bu yoldaki siyasi mücadele, ancak Hizbin kendisine mecal olarak belirlediği toplum içerisinde olur. Hizb-ut Tahrir, tüm İslâmî âlemdeki topluma tek bir toplum olarak itibar eder. Zira hepsinin davası tek bir davadır ki o, İslâm davasıdır. Lâkin İslâmî beldelerden bir cüz olmaları vasfıyla Arap beldelerini İptida Noktası kılar ve İslâmî Devlet’in nüvesi olarak, İslâmî Devlet’in Arap beldelerinde ikamesinin, bu hususta tabiî bir adım olduğunu düşünür.” Ayrıca Hizbi Kitleleşme Kitabının 9. sayfasında da şöyle denilmektedir: “Onun için İslâmî Devlet’in, tüm İslâmî beldeleri kuşatacak olan İslâmî Devlet’in nüvesi olmak üzere, Arap beldelerinde neşet etmesi tabiîdir. Arap beldelerinde İslâm’a dâvet edilmesi lazım olduğu gibi, dâvetin diğer İslâmî beldelere gönderilmesi de lazımdır. Çalışmaya Arap beldelerde başlamanın manası; İslâmî Devlet dâhilinde birleştirilmelerinden önce diğerlerinde çalışılmaması demek değildir. Bilakis İslâmî Devlet’in ikamesi için Arap beldelerde çalışılır, sonra Devlet, Arap bir belde mi veya Arap olmayan bir belde mi olmasına bakmaksızın çevresine doğru büyür.”
Bu metinlerden Hilafeti kurmak için çalıştığımız ülkelerin sadece Arap ülkeleri olduğu anlaşılır mı? Kitapta, özellikle Allah’ın izniyle yakında kurulacak İslam Devletinin çekirdeğini ilk Arap ülkeleri oluşturacağı, sonra diğer İslam ülkelerine yayılacağına dikkat çekilince, Arap ülkeleri dışındakilerde İslam Devletini kurmak amacıyla değil, sadece davet amacıyla çalışıldığı akıllara gelebilir mi? Özellikle bu metinlerin ne anlama geldiğini bize açıklayabilir misiniz? Bu metinleri anlamakta zorlanıyorum. Allah seni korusun Emirimiz ve sana senin elinle fetihler nasip eylesin.
|
|
H. 20 Zilhicce 1435
|
14.10.2014 |
|
|
|
|
|
|
Şeyh Ata ibn Halil Ebu Raşta’nın
1435 / 2014 yılı Kurban Bayramı Vesilesiyle Facebook Sayfası Ziyaretçilerine Yönelik Hitabı
|
|
H. 09 Zilhicce 1435
|
03.10.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
Yemen’deki son gelişmeler, özellikle 21 Eylül 2014 tarihinde imzalanan “Barış ve Ulusal Ortaklık” anlaşması ile iyice birbirine karıştı. Sanki bu gelişmeler ile kartlar yeniden karıldı gibi. Yetkililerin direnciyle karşılaşmadan Husiler, nasıl Sana’ya ulaştılar, güç ve nüfuzu nasıl ele geçirebildiler? Bu, İngiliz nüfuzunun Yemen’de sona erdiği anlamına gelir mi? Husileri destekleyen Amerika, Yemen’de tek söz sahibi mi haline geldi mi? Yoksa nüfuz paylaşılıyor mu? Ben bu konunun açıklanmasını rica ediyorum. Teşekkür ediyorum.
|
|
H. 07 Zilhicce 1435
|
02.10.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
Şahsiyet 3 kitabında iki kısma ayırdıktan sonra hasen hadis bölümünde şöyle denilmektedir: “İkincisi: “Râvisi, doğruluk ve emanetle meşhur olan, ancak kusurlu olduklarından dolayı sahih hadisin râvileri derecesine ulaşamayan hadistir. Hasen hadis de sahih hadis gibi delil kabul edilir. Aralarında hiç bir fark yoktur. Mezhep imamlarının, onların öğrencilerinin, diğer âlim ve fakihlerin kitaplarında geçen hadisler, hasen hadis olarak kabul edilir ve delil sayılır. Çünkü ister Usulü fıkıh, isterse temel fıkıh kitaplarında yer alsın fakihlerin, hükme delil getirdikleri ya da ondan hüküm istinbat ettikleri hadis, hasen hadistir. Ancak bu fıkıh kitaplarının el-Mebsût, el-Umm ve el-Müdevvene gibi muteber kitaplar olması şarttır. el-Bacuri ve el-Şensuri gibi kitaplar olmamalıdır. Tefsir kitaplarında geçen hadislere gelince, müfessir, müçtehit bile olsa kayda değer alınmazlar ve delil kabul edilmezler. Çünkü bu hadisler, hüküm istinbat etmek için değil, bir ayeti tefsir etmek tefsir kitabında yer aldılar. Her ikisi arasında fark vardır. Çünkü genellikle müfessirler, delil gösterdikleri hadislerin tetkikine özen göstermezler. Bu nedenle bu hadisler, dört büyük imamın ve âlimlerin fıkıh kitaplarında olduğu gibi sadece tefsirde geçmiş olmalarından dolayı delil kabul edilmezler. Aksine taklit yoluyla olsa bile hadis ehline sorarak, ya da muteber hadis kitaplarından birine başvurarak hadis hakkında araştırma yapmak kaçınılmazdır.”
Soru şudur: Temel fıkıh veya usul kitaplarında fakih ve usulcülerin delil getirdiği hadisin, hasen hadis kabul edildiği sonucuna nasıl ulaştık? Onların delil getirdiği hadisin, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e ait sahih bir hadis olduğunu söylemek için onların ilim ve saygınlığına olan güvenimiz yeterli midir? Oysa biz, büyük imamların hadis ilmindeki bilgilerinin farklı olduğunu biliyoruz. Peki, İmam Şafiî ve diğer imamların şu sözünü nasıl anlamamız gerekiyor? “Hadis sahih olduğunda, benim sözümü alın duvara vurun.” Sanki bu söz, söylenen şeyin araştırılması ve tetkik edilmesine işaret ediyor gibi. Temel fıkıh ve usul kitaplarından bir tanesinde hadisin geçmiş olması yeterli midir? Yoksa birkaç tanesinde geçmiş olması şart mı? Birkaç tanesinde geçerse, örneğin aynı mezhebin farklı kitaplarında değil, aksine birçok mezhebin güvenilir temel kitaplarında geçmiş olmalıdır gibi onu destekleyen başka unsurların olması gerekiyor mu? Allah yar ve yardımcınız olsun [ Ebu Hanife]
|
|
H. 28 Zilka’de 1435
|
23.09.2014 |
|
|
|
|
|
|
1- Araziye ilişkin hükmün menatı, es-Saniye arazisi olduğunda değişir mi? Çünkü o artık yalın arazi değil, içerisinde sulama vb. araçlar olan bir arazidir.
2- Arazi, tarımsal üretime elverişli olmayan bir arazı olursa, süs bitkileri yetiştiriciliği, fidanlık ya da hayvancılık gibi o zaman hükmün menatı değişir mi?
3- Böyle durumlarda araziyi kiraya vermek caiz midir? ve’s Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
|
|
H. 04 Zilhicce 1435
|
29.09.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh Allah sizi korusun, size bir şey sormak istiyorum:
Neden Rikaz konusu Haraç bölümüne kondu, zekât bölümüne konmadı. Nisap miktarına ulaştığı zaman Rikaz’ın beşte biri alınır mı? Allah gayretlerinizi artırsın.
|
|
H. 23 Zilka’de 1435
|
18.09.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh,
Allah Subhânehu ve Teâlâ yar ve yardımcınız olsun ve Allah Subhânehu ve Teâlâ sizi uğruna çalıştığınız konuda muvaffak kılsın. Benim bir sorum olacak: Şahsiyet 3 Kitabının Beyan bölümünde sayfa 184’de şöyle geçiyor: “Beyan, Allah ve Rasûl tarafından bir sözle olur. Rasûl tarafından ise bir fiille olur.”
Soru şudur:
Yukarıdaki metinden de görüldüğü gibi İcma’us Sahabe beyan arasında zikredilmedi. İcma’us Sahabe, bir mücmelin beyanı olabilir mi? Sahabenin amel edip beyan ettiği Hilafet hükümleri ve Hilafet, “Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet” mücmel ayetinin beyanı olarak kabul edilir mi? Bu konuyu açıklamanızı rica ediyorum, ve’s Selamu Aleykum.
|
|
H. 14 Zilka’de 1435
|
10.09.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
Değerli ve faziletli Şeyhimiz
Benim, Şahsiyet 1 kitabının 46. sayfasında geçen şu ifade hakkında bir sorum olacak: “Cehenneme Müslümanlardan büyük günahları, küçük günahlarından ve iyiliklerinden çok olan Allah Subhânehu ve Teâlâ‘nın dilediği kimseler de girecektir.”
Küçük günahlardan kasıt nedir? Eğer onlar, küçük günahlar anlamına geliyorsa, o zaman neden hemen iyiliklerin arkasından zikredildi? Şunu da hatırlatayım ki ben Hizbin üyesi değilim. Çünkü Hizbin bölgemizde çalışması yok.
|
|
H. 07 Zilka’de 1435
|
03.09.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh,
Allah Subhânehu ve Teâlâ sizi en güzel şekilde mükâfatlandırsın ve sizi yardımıyla desteklesin. Sizin elinizle Hilafet Devletinin kurulmasını görmeyi size nasip eylesin. Şeyh el-Fadıl, benim sorum şudur:
Ben bir gence soru sorduğumda, bana şu cevabı verdi: Söz konusu hadis, temel fıkıh kitaplarında mevcuttur. Bu yeterlidir. Oysa biz biliyoruz ki fikrimiz ve benimsediğimiz hükümlerde en güçlü delilleri inceleyip araştırmalıyız. Söz konusu olan hadis, Şahsiyet 3 kitabının 294. sayfasında geçen sahabeyi övmekle ilgili şu hadistir:
أصحابي كالنجوم بأيهم اقتديتم اهتديتم “Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete erersiniz.” [Razin] ed-Düreru’l Sünniye hadis ansiklopedisini bakıldığında, bu hadisin uydurma olduğu görülür. Razin kimdir? Ve Razin adında bir Müsned var mıdır?
Ebu Ahmed
|
|
H. 26 Şevvâl 1435
|
02.09.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
Biz, altının gümüşle veya farklı cinslerden biriyle ancak peşin olmak şartıyla satışının caiz olduğunu biliyoruz. Onda vadeli satış caiz değildir. Ama bazen biz borçla tuz veya ekmek satın alıyoruz. Bu haram mıdır ya da nedir? Açıklamanızı rica ediyorum, Allah Subhânehu ve Teâlâ sizi korsun.
Ebu Ali, Filistin
|
|
H. 22 Şevvâl 1435
|
29.08.2014 |
|
|
|
|
|
|
Soru:
Biz, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem tarafından Celil Sahâbî Temim ed-Dârî‘ye şuan el-Meskubiye diye bilinen el-Halil’de bir arazi ikta edildiğini biliyoruz. Biz, o arazinin Öşür arazisi mi yoksa Haraç arazisi mi olduğu konusunda ihtilafa düştük. Maliye kitabında hangi durumlarda arazinin öşür arazisi olacağı bellidir. Ama orada ikta edilen arazinin öşür arazisi olacağı yazılı değildir. Sadece öşür ve haraç arazisinde ikta olabileceği yazılıdır. Fakat bazı gençler, Temim ed-Dârî arazisinin öşür arazisi olduğu ile ilgili bilgiye sahip olduklarını söylediler. Maliye kitabında belirtilenler dışında söylenen bu sözün belli bir dayanağı var mıdır? Allah Subhânehu ve Teâlâ, sizi ve bizi ve tüm Müslümanları, en güzel şekilde mükâfatlandırsın. Allah Subhânehu ve Teâlâ size ve tüm Müslümanlara zafer ve Nübüvvet metodu üzere Hilafet altında hâkimiyet nasip eylesin. Allah’ın izniyle bu çok yakındır.
|
|
H.28 Şevvâl 1435
|
25.08.2014 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|
|
|
|