Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve’s Selam şöyle buyurdu:

الصُّلْحُ جَائِزٌ بَيْنَ الْمُسْلِمِينَ إِلَّا صُلْحًا أَحَلَّ حَرَامًا أَوْ حَرَّمَ حَلَالًا

“Müslümanlar arasında sulh caizdir. Ancak haramı helal ya da helali haram kılan sulh müstesnadır.”

23 Nisan 2014 tarihinde El Fetih ve Hamas Hareketi, anlaşma maddelerinin uygulanması, teknokratlar hükümetinin kurulması, başkanlık ve parlamento seçimlerinin yapılması ve FKÖ‘nün yeniden yapılandırılması konusunda anlaşma sağladı. Barış görüşmelerinin çıkmaza girmesinin ve sözde Çerçeve Anlaşması imzalanamaması ile ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin görevinin sona ermesinin ardından böyle bir adım atıldı. Hedefleri ve bu anlaşmanın uygulanmasının siyasi boyutları hakkında bir açıklama yapan Mahmud Abbas, “Uzlaşma ile müzakere arasında kesinlikle bir çelişki yoktur. İki devletli bir çözüm ve uluslararası kararlar temelinde kalıcı ve adil bir barıştan yanayız” dedi ve “İki devletli çözüm için Arap dünyası ve uluslararası desteğe sahibiz. Bu çözüm Arap Barış Girişimi, Mekke, Doha ve Kahire anlaşmaları ve Uluslararası meşruiyet ile tamamen uyumludur… ” diye de ekledi. [23.04.2014 Vefa] 26 Nisan 2014 Cumartesi günü FKÖ Merkez Konseyine hitaben yaptığı konuşmada bu sözlerini tekrarlayan Abbas, “Hükümet benim emrim ve politikam altında olacak” diye konuştu. Ardından “Ben, İsrail’i tanıyacağım, şiddet ve terörizmi reddedeceğim” diye de ekleyen Abbas, “Uluslararası meşruiyetin tanınacağını, uluslararası yükümlülüklere bağlı kalınacağını, hükümetin de bu yükümlülükleri yerine getireceğini” söyledi. Abbas’ın bu ihanet dolu konuşmasına yorumda bulunan Hamas, “Olumlu bir konuşma” olduğunu ifade etti.

Ey mübarek toprakların halkı! Biz, size uygulanan baskıların çok büyük olduğunun farkındayız. Gazze Şeridi’nde her türlü zulüm ve ablukaya maruz kaldığınızı da biliyoruz. Batı Şeria’da da durum bundan pek farklı değildir. Kudüs bölgesinde halkımıza karşı uygulananlar utanç vericidir. Tüm bunlar, sizin iradenizi kırmak, değerlerinizi yok etmek, Yahudi varlığına boyun eğdirmek ve tavize zorlamak politikası kapsamında yürüyor. Mesele bununla da kalmayarak Yahudi varlığının tanınmasını, korunması ve savunulmasına kadar uzandı. Biz, mübarek Filistin topraklarının, baskıların sadece aydınlık, güç ve kararlılığını artıran adam gibi adamlar ile dolu olduğunun farkındayız. Bilin ki sıkıntılar şiddetlenip zulüm ve kumpaslar arttığında tek güvenilecek insanlar bunlardır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in onları nasıl nitelediğine bir bakın:  لاَ تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِى قَائِمَةً بِأَمْرِ اللَّهِ لاَ يَضُرُّهُمْ مَنْ خَذَلَهُمْ أَوْ خَالَفَهُمْ حَتَّى يَأْتِىَ أَمْرُ اللَّهِ وَهُمْ ظَاهِرُونَ عَلَى النَّاسِ “Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar hak üzerinde olacaktır. Onlara yardım etmeyen onlara muhalefet edenler bu taifeye zarar veremeyecektir. Allah’ın kıyamet emri onlara gelinceye kadar, onlar bu galibiyet üzere olacaklardır.” [Müslim] Mübarek topraklar, meşruiyetini uluslararası kararlardan almaz. Batılı ülkeler, onun sahibi değil ki onun hakkında karar versinler. Bu topraklar, meşruiyetini Allah’ın Şeriatından alır. Allah Subhânehu ve Teâlâ bu toprakları kutsal ve mübarek kıldı. Filistin halkı, bu toprakları Yahudilere bağışlama hak ve salahiyetine sahip değil. Orada ulusalcılığa dayalı bir yönetim kurulamaz. Aksine kurulacak yönetim Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in emrettiği murabıt yönetimi olmalıdır. Onun için nasıl olur da murabıt, düşman lehine sınırlardan vaz geçebilir? Bu topraklardan İslam ümmet sorumludur. Bu mübarek toprakları fetheden Sahabeyi Kiram, Filistinli değildir. Buraları Haçlı ve Tatar pisliğinden temizleyen güzide mücahit komutanlar da Filistinli değildir. Bu topraklar, Şam, Irak, Türkiye, Pakistan, Yemen ve diğer İslami ülkelerin güzide mücahitleri ve Sahabeyi Kiram ile gömülü topraklardır. Bu topraklar, İslami akide ile bağlantılıdır. Onun için hiçbir kimse bu toprakları Yahudilere devredemez.

Ey fraksiyon ve hareketler içindeki samimi insanlar! Fetih Hareketi, Hayfa, Yafa, Lod ve Ramle şehirlerini kurtarma sloganı ile yola çıktı. Hamas Hareketi de nehirden denize kadar olan yerleri kurtarma çağrısıyla işe başladı. Diğer fraksiyonlar ise kurtuluşa davet ederek Yahudi devletini tanımayı reddediyorlardı. Hiç bir hain, Yahudi varlığını tanıma cesaretini gösteremedi. Hain bir girişimle Sedat bunu dile getirdiğinde hizipler, net ve açık bir pozisyon aldılar. Burgiba’nın hain girişimi de bu net ve açık tutumu aşamadı. Ama ne yazık ki Yahudi varlığını bu mübarek topraklarda yerleştirmek için pis ve hain kumpaslar devam etti. Mücrim yöneticiler, Filistinli hareket ve hizipleri uysallaştırmak, aşamalı çözümleri sonra da Yahudi varlığını ve tanınmasını kabul ettirmek için devreye girdiler. Fetih Hareketi, silahlı mücadeleyi bıraktığını ama Yahudi varlığını tanımayacağını ya da müzakere masasına oturmayacağını duyurdu. Hatta yapılacak barışı büyük bir ihanet saydı. Sonra çok geçmeden daha önce kamuoyu ile paylaştıklarından geri adım attı. Artık Yahudiler ile barış yapmak, tanımak ve müzakere masasına oturmak ulusal çıkar haline geldi! Hamas Hareketine göre ise 67 sınırları üzerinde iki devletli çözümü kabul etmek, büyük bir ihanet ve günah sayıldı. Ama aradan fazla zaman geçmeden iki devletli çözüm kabul edilebilir bir çözüm oldu!

Bütün kötülüklerin başı, Yahudi devletini tanımak ve mübarek topraklar üzerinde ona meşruiyet kazandırmak için kılıf arayan FKÖ‘dür. İşte gayri meşru izdivaçtan şimdi ki Filistin Otoritesi doğdu. Daha sonra bu gayri meşru otorite üzerinde tartışma ve çekişmeler oldu. Dolayısıyla otorite Batı Şeria ve Gazze arasında ikiye bölündü. Ardından iktidarı savunmak her şeyin önüne geçti. Ramallah’taki iktidarı korumak amacıyla, işgal kuvvetleri karşısında utanç verici ve aşağılayıcı şekilde güvenlik koordinasyonuna girildi. Ve böylece Gazze iktidarı korunmuş oldu. Ateşkes yapıldı ve Yahudilere karşı cihat eylemleri durduruldu. Böylelikle iktidarı korumak artık kendi başına bir amaç ve en yüksek öncelik haline geldi. Size nasihat etmek amacıyla diyoruz ki: Mübarek topraklar, pazarlık konusu yapılamaz ve oralar asla Yahudilere yerleşim yeri olamaz, olmayacak. Ulusal birlik ve mutabakatınız, o toprakları kurtarmak ve oralardan Yahudilerin kökünü kazımak için olmalıdır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu hadisini hatırlayın:  الصُّلْحُ جَائِزٌ بَيْنَ الْمُسْلِمِينَ إِلَّا صُلْحًا أَحَلَّ حَرَامًا أَوْ حَرَّمَ حَلَالًا “Müslümanlar arasında sulh caizdir. Ancak haramı helal ya da helali haram kılan sulh müstesnadır.” [İbn Hibban] Biz, mübarek topraklardan vazgeçmek ihanetine ortak olmamanızı öneririz. Zira Yahudi varlığını tanımak ya da meşruiyet kazandırmak veya Yahudi varlığına meşruiyet kazandırmak için çalışanlara alet olmak, büyük bir ihanettir. Allah Subhânehu ve Teâlâ‘nın şu sözünü iyi düşünün:إِنَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللَّهُ وَلَا تَكُنْ لِلْخَائِنِينَ خَصِيمًا “Biz sana Kitabı hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma.” [Nisa 105]

Sonuç olarak bu, hizip ve hareketler içindeki samimi insanlara ve kutsal topraklardaki Müslümanlara yönelik dürüst ve hak bir çağrıdır. Müzakerecilerin meşruiyetini yok edin. İsra ve Miraç toprakları ile oynayan elleri kırın. Ajan ve hainleri tarihin çöplüğüne gömün. Sorunu aslına, İslami ümmete döndürün. “Filistin’in mübarek toprakları Müslümanlara aittir” ortak kelimesi üzerinde bir araya gelin. Bu söylemi kendinize slogan edinin. Mübarek toprakların kurtarılması için Müslüman ordulara çağrıda bulunun. Bilin ki mübarek topraklar, kurtuluş şeref ve onuruna ancak Allah yolunda cihat eden muttakilerin elleriyle nail olacaktır. Allah’ın yardımının ineceği kişiler de bunlardır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu: وَكَانَ حَقًّا عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنِينَ “Müminlere yardım etmek ise üzerimizde bir haktır.” [Rum 47]

Allah’ın dini için çalışarak hakkın öncülerinden olun. İhanet utancıyla kendinizi kirletmeyin. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ “Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûlü‘ne hainlik etmeyin. Bile bile kendi emanetlerinize de hainlik etmeyin.” [Enfal 27] Allah Subhânehu ve Teâlâ‘nın şu sözünü örnek edinin: وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللَّهِ جَمِيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.” [Ali İmran 103] Hilafet doğmak üzeredir. Hakkın gücü eski günlerine geri dönecektir. Onun için hainleri yok etmeye, İslam’a yardıma ve dini ikameye hazır olun. İnşaAllah yakında Müslümanların Halifesini, Kudüs’ü fethederken ve Beytu’l Makdisi kurtarırken göreceksiniz. Tekbir sesleriyle ordularının diyar diyar dolaştıklarına şahit olacaksınız. O gün müminler Allah’ın zaferiyle sevinecekler.

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun

H. 05 Receb 1435

 

Hizb-ut Tahrir

05.05.2014
 

Filistin

 


...:-
  • Ramazan Bitti, Bayram Geldi, İslam Ümmeti Hala Sıkıntılarla Boğuşuyor, Trajediler Her Taraftan Sarmış Durumda!

  • “Ramazan ayı, ki onda Kuran, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi.” [Bakara 185]

  • Mübarek Ramazan Ayının Başlangıcı ve Bitişi, Sadece ve Sadece Hilalin Görülmesine Göre Belirlenir

  • Lübnan’ın Derinliklerine Düzenlenen Saldırılar! Siyasi Otorite ve Kurumları Görevleri Karşısında Nerede? Direniş Ekseninin Stratejik Sabrı Daha Tükenmedi mi?

  • Ey Müslümanlar! Sırada Ne Var? Gazze’de Yaşananlardan Sonra Daha Neyi Bekliyorsunuz? Artık Harekete Geçmenizin ve Rabbinizin Raşidi Hilafeti Kurma Farzına Yanıt Vermenizin Zamanı Gelmedi mi?

  •