Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

Darfur ve Kordofan bölgeler Çalıştay Sonuç Bildirgesi

Havakirler- Yerel Yönetim- Aşiretler-

Yüce İslam Temelinde Bakış

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayetinin davetlisi olarak H. 22 Cumâde’l Ûlâ 1436/14 Mart 2015 Cumartesi günü Hartum Sadakat salonunda bir grup politikacı, aşiret lideri, aydınlar ve medya beş saatten fazla süren bir Çalıştay’da bir araya geldiler. Çalıştay aşağıdaki Sonuç Bildirgesi’ne ulaştı:

1- Ülkedeki krizin özü, adil bir siyasi fikir olan İslam ideolojisinin yokluğu nedeniyle oluşan zulümdür. İslam ideolojisi, zulmü ortadan kaldırır ve hakkı gerçekleştirir. Emniyet ve güvenliği sağlar.

2- İstikrarsızlık, Darfur ve Kordofan bölgelerinde haram kanın akıtılması, devlete karşı silah çekmek, İslam’ın adil sistemini uygulamadıkları için ülke iktidarına gelen rejimlerin zulmünün bir sonucudur. Bu da Havakirler ve aşiret varlıklarına, yerel yönetime uygun ortamlar oluşturdu. Durum daha da kötüleşti, cahiliyenin tortuları olan kabile veya etnik temelde çatışma, anlaşmazlık, savaş ve göç meydana geldi. İçgüdüler kabardı ve doğru ideolojik düşünce ortadan yok oldu.

Yüce İslam ideolojisi temelinde bakış:

  Şeriatın hükmüne müracaat etmek Müslümanlar farzdır. Helal ve haram ölçüsüne göre hayatlarını yeniden İslam akidesi temelinde formüle etmeli, Şeriatın hükmü dışında asla bir hüküm kabul etmemelidirler. Herhangi bir kesimin kabile ya da etnik temele dayalı olarak şeriatın hükmünün uygulanmasına engel olması caiz değildir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

فَلا وَرَبِّكَ لا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا “Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” [Nisa 65]

  İslam kardeşliği bağı, diğer tüm bağların üstünde bir bağdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ “Müminler ancak kardeştir.” [Hucurat 10]

  Şeriata göre sözde Havakirler yoktur, yani İslam yaşamı altında aşiret toprakları diye bir şey yoktur. Yöneticilerin ikiyüzlülüğüne ve bu kabilelerin sistemlerine itibar edilmez. Araziler Allah’ındır ve insanı o arazilere halife kıldı. Birey ise İslam tarafından belirlenen şeri sebepler yoluyla iskân ve tarım için bu arazileri bireysel mülk edinebilir. Müslüman, kabile, etnik veya diğer herhangi bir temele dayalı olarak herhangi bir kişinin bu arazileri mülk edinmesine engel olmaz. Yahya ibn Urve, babasından rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَنْ أَحْيَا أَرْضًا مَيْتَةً فَهِيَ لَهُ “Kim bir ölü araziyi ihya ederse, o arazi onundur.” [Ebu Davud] Amr b. Şuayb’dan Ömer RadiyAllahu Anh şöyle dediği rivayet edildi:

من عطل أرضا ثلاث سنين لم يعمرها فجاء غيره فعمرها فهي له “Kim bir araziyi üç yıl atıl bırakır da ekmezse, sonra bir başkası gelir onu ekerse, o arazi onun olur.” [Buhari]

Meralar, ormanlar ve çalılıklar, kamu mülkiyetidir, bütün insanlar faydalanır. Ebu Hurayra’dan Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediği rivayet edildi:

ثَلاثٌ لاَ يُمْنَعْنَ: المَاءُ وَالكَلأُ وَالنَّار “Üç şeye mani olunmaz: Su, mera ve ateş.” [İbn Mace] Abdullah b. Hassan el- Anberi, Uleybe’nin iki kızı Safiye ve Düheybe’den Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediğini rivayet etti:

الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ يَسَعُهُمَا الْمَاءُ وَالشَّجَرُ وَيَتَعَاوَنَانِ عَلَى الْفَتَّانِ “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Su ve ağaçlarda ortaktırlar. Fettana karşı işbirliği yaparlar.” [Fettan, şeytandır]

  Çobanlar, hayvanlarını oralarda otlatırlar. Yine çobanlar hayvanlarını çiftçilerin mezrasında otlatamaz. Aksi halde çobanlar, zarar verdiklerini tazmin ederler. Devlet ve otoritenin heybeti, hakkın hak olarak, batılın da batıl olarak bilinmesinin garantörüdür. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لا ضَرَرَ وَلا ضِرَارَ “Zarar vermek de, zarara zararla karşılık vermek de yoktur.” Sad b. Muhaysa’dan rivayet edildiğine göre Bera İbn Azib’in devesi bir adamın çitinin içine girdi ve içinde olanları ifsat etti. Bunun üzerine Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle hüküm verdi:

أَنَّ عَلَى أَهْلِ الْحَوَائِطِ حِفْظَهَا بِالنَّهَارِ وَأَنَّ مَا أَفْسَدَتْ الْمَوَاشِي بِاللَّيْلِ ضَامِنٌ عَلَى أَهْلِها “Gündüzleri çitleri sahipleri korur. Geceleri ise hayvanların yok ettiklerini sahipleri tazmin eder.”

  Allah Subhânehu ve Teâlâ kabileciliği, üstünlük ve övünmek için değil tanışmak için yarattı. Onu bu daireden çıkarıp insanlar arasında kin ve nefret çemberine dönüştürmeyelim. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” [Hucurat 13]

  Haksız yere bir cana kıyan, büyük günah işlemiş olur. Onun durumu, kan sahiplerine havale edilir. Ya kısas isterler ya diyet ya da affederler. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيَاةٌ يَا أُولِي الألْبَابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ “Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız.” [Bakara 179]

  İslam hayatında aşiret temeline göre yerel yönetim sistemi yoktur. İslam’ın idari sistemini, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem belirledi. Bu sistem açık ve ayrıntılı bir şekilde elinizde mevcuttur. Aşağıdaki özellikleri ile karakterize edilebilir: “Sistemde kolaylık- İşlerin halledilmesinde hızlılık- Sorumluların yeterliliği ve kapasitesi.” Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor:

إن الله كتب الإحسان في كل شيء “Şüphesiz Allah her şeyde ihsanı emretmiştir.” [Müslim]

  Devlete karşı silah çekmek, zulmün sonucudur. Bu zulüm, İslam’ın adaletli sisteminin uygulanması, devlet ve otoritenin heybetinin yayılması, ülkemize tamah eden büyükelçilikler ve uluslararası kuruluşlar gibi komplo yuvalarının kurutulması sonucu doğal olarak çözülür.
  İslam ideolojisi, Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devletinde uygulandığında kabileleri, ırkları ve birbirlerinden nefret eden halkları sevgi dolu ve homojen bir ümmet içinde eritir. Ki o da İslam ümmetidir. Nitekim onu daha önce eritmişti. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ لَوْ أَنْفَقْتَ مَا فِي الأرْضِ جَمِيعًا مَا أَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلَكِنَّ اللَّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ إِنَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ “Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın, sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” [Enfal 63]

H. 23 Cumâde’l Ûlâ 1436

 

Hizb-ut Tahrir

14.03.2015
 

Sudan Vilayeti

 


...:-
  • Mezhepsel Fitneyi Körüklemek, Yahudilerin, Katliamlar ve Zorla Göç Üzerinden Baskı Kurmak İçin İzlediği Kirli Bir Yöntemdir

  • Seçim Yanılsaması: Laik Sistemde Oy Kullanmak Müslümanları Neden Hayal Kırıklığına Uğratıyor?

  • Katliam, Yıkım, Yakma, Aç Bırakma, Kuşatma, Peki Siz Neredesiniz Ey İslam Ümmeti?

  • Ey Sevgili Alimler! İslam’ı Bir Yaşam Biçimi Olarak Yeniden Canlandırmak İsteyen Hizb-ut Tahrir Gençlerinin Yanında Kararlı Bir Şekilde Durun

  • İsveç hükümeti Müslümanlardan İslam’ı Terk Etmelerini İstiyor!

  •