Görünen o ki İçişleri Bakanı Jackie Smith, kamu güvenliği gerekçesiyle daha fazla süre gerektiğine ilişkin hiçbir delil olmadığı halde, duruşmasız gözaltı süresini 42 güne çıkarmak için rastgele seçilmiştir. Bu, kimse için sürpriz değildir. Son iki buçuk yıldır, hem İşçi Partisi hem de Muhâfazakâr Parti, daha katı politikalar ile âdeta birbirlerini “yemeye” uğraşırcasına, terörizm yasaları üzerinde politik jest oyunları oynamaktadırlar.
Pek çok Batılı politikacı ve yorumcu, Batılı devletlerin liberal olduğu ve bunların yalnızca, adâleti ve hukuk ilkesini güvence altına alabilen liberal değerlerin uygulamaları olduğu nosyonunu pekiştirmek için uğraşmaya devam etmektedir. Ne var ki bu tür yasaların, -verdiği cezalardan ötürü iğneli eleştirilere maruz kalan- Sudan’daki bazı yasalardan bile daha haşin hale gelmesinden, hatta Batılı yorumcuların çoğu tarafından sıklıkla kınanan bazı diktatörlerin yasalarından bile daha katılaşmasından başka, ortada hiçbir şey yoktur. İşte bu, insanların haklarını evrensel bazda sağlamaktan âciz ve çoğunluk zorbalığı ile yamalı adâlet dağıtımını giderek klişeleştiren, pragmatizme ve menfaate dayalı bir ideolojinin iğrenç yüzüdür. Bu bağlamda, İngiliz Hükümeti’nin bu popülist hareketi, görünen o ki yargılama öncesi gözaltı süresini, hiçbir gerekçesi olmadığı halde daha da artırmaya çağrıda bulunmaktır. Filhakika bu yasalara binâen yargılanmadan serbest bırakılan bazı mâsum kimseler, bir haftayı aşan gözaltı sürecinin kendilerini, karşılaştıkları mültevi belirsizliğe son vermek amacıyla işlemedikleri suçlamaları kabullenmeye meyilli hale getirdiğine şâhitlik etmektedirler.
Hükümet ile muhâlefet; şiddet-dışı siyâsî partilerin yasaklanıp yasaklanmayacağı ve fiilen kurtulabilecekleri gözaltı süresinin ne kadar olacağı gibi bazı detaylarda ihtilâf etseler de, İngiltere’nin daha fazla drakonik yasalara muhtaç olduğu konusunda hemfikirdir. Birçokları bunu, asgari düzey otoriter rejim sızıntısı ve en kötü ihtimâlle Müslüman vatandaşlara karşı bir polis devleti özentisi olarak görmektedirler. Bu husus onların, her iki parti tarafından benimsenen istilâ, işgâl ve despot yönetimlere destek dâhilinde, “teröre karşı savaş“ta tüm ilkelerini çiğnedikleri dış politikadaki konsensüslerine de tümüyle muvâfıktır.
Bütün bunlar yalnızca, Müslüman Dünya’nın niçin Batılı “liberal” değerlerin üzerlerine dayatılmasını reddettiklerinin ve Müslüman olsun yada olmasın, tüm tebâsının hayrına olan Şeriat’ın tatbikini arzuladıklarının bir diğer nedenidir. Batı‘daki egemenci ve aşırı yorumcular belki kendilerini ve başkalarını, şimdi düşünceleri ve görüşleri de suç haline getiren, insanları dört hafta boyunca gözaltında tutan ve İngiliz asıllı olmayan vatandaşları bir delil kırıntısı bile göstermeksizin süresiz tutuklayan sözde adâlet ölçülerinin tabii üstünlüğü safsatası ile iyi avutuyorlardır. Fakat bunlar, kendi değerlerini dünyanın kalanına zorbalıkla dayatma girişimlerini destekleyenlerin gürültülerden farksızdır. Bizce bu tür bir adâlet, hiç kimseye dayatılmaya müsait değildir.
|