Gazze Şeridi, ağaçların bile dile geldiği, taşların bile ağıtlar yaktığı bir soykırımla karşı karşıya. Gazzeliler karınlarına açlıktan taş bağlamış ya da yıkılan binaların enkazı altında kalmış durumdalar. Yahut kanlarıyla toprağı sulamışlar ya da enkazın altında yaralı ve yanıklarının inleme seslerini duyuyorlar. Peki siz neredesiniz ey İslam ümmeti?
Gazze ve Mübarek Toprak halkının feryatları göklere yükseldi, sesleri semaya ulaştı. “Ey İslam ümmeti! Ya bize yardım edin ya da yok olup gideceğiz. O zaman Allah karşısında ne diyeceksiniz?’ diyorlar.
Gazze’nin kuzeyi bugün feryat figan ediyor, oradaki her taşı yardım için size yalvarıyor. Siz de onlar da biliyorlar ki, eğer siz ordularınızla onların yardımına koşmazsanız, peki hangi millet onların yardımına koşacak ve feryatlarına yetişecek? Eğer İslam ümmeti Allah yolunda cihat ilan etmiş, Mübarek Toprağa doğru yürümüş, fakat Mescid-i Aksa’yı kurtaramamış olsaydı, o zaman ‘kişinin elinden gelen budur’ derdik. Ancak milyonlarca askere sahip bir ümmet aciz olamaz. Aksine bu ümmet, bir insansız hava aracıyla bile sarsılan, dengesini kaybeden suçlu Yahudi varlığını ortadan kaldırabilecek güçtedir. Öyleyse Allah katında argümanınız ve mazeretiniz ne olacak?
Ey Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ümmeti! Ey insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet!
Biliyorsunuz ki İslam ümmetini ve askerlerini kardeşlerine yardım etmekten alıkoyan şey, güçsüzlük, azimsizlik ya da askerlerin ölüm korkusu değildir. Ümmet içinde El Cazi ve Muhammed Salah gibi yüz binlerce yiğit vardır, düşmanın yaşamayı sevdiği kadar Allah yolunda ölmeyi seven milyonlarca insan vardır. Ancak siz ve askerlerinizi alıkoyan şey, kardeşlerinize yardım etmenizi engelleyen yöneticilerdir. Hatta kardeşlerinizi öldürmesi için düşmanınızla bile işbirliği yapmaktadırlar. Hal böyleyken onlara nasıl sabredebiliyorsunuz? Onları neden ayaklarınızın altına alıp ezmiyorsunuz?
Ümmetimizden yardım çağrısında bulunuyoruz. Sokaklara çıkarak dayanışma gösterilerinde bulunmalarını ya da üzüntülerini sergilemelerini istemiyoruz. Aksine onlardan tek bir çağrıda bulunmalarını istiyoruz: Askerleri ve uçakları harekete geçirin, sınırları açın, seferberlik ilan edin ve Allah yolunda cihat edin. Anneler, ordudaki evlatlarına “Eğer Gazze’yi savunmaz ve Mescid-i Aksa’yı özgürleştirmek için harekete geçmezseniz, sizi evlatlıktan reddederiz!” çağrısında bulunmalı.
Ey Müslüman ülkelerin orduları!
Allah, bu büyük görevler için en temiz kullarını seçer. Allah’a ve ahiret gününe inanan herkes, Allah’ın rahmetine mazhar olmak ve O’nun seçtiklerinden olabilmek için canını feda etmeye hazır olmalıdır. Böylece umulur ki Allah onun Kudüs’ün kurtuluş ordusu içerisinde yer almasını yazar da hem dünya hem de ahiret mutluluğuna erişir hem yeryüzündekiler hem de gökyüzündekiler ondan razı olur.
Muhakkak ki, Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetine ve ordularına, Mübarek Toprağı yardımsız ve korumasız bırakmak asla yakışmaz. Bundan önce de sonra da size Allah Subhânehu Teâlâ’nın şu sözleriyle seslenmekten başka bir şey bulamıyoruz:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ أَرَضِيتُمْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ * إِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَاباً أَلِيماً وَيَسْتَبْدِلْ قَوْماً غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئاً وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ “Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir. Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” [Tevbe 38-39]
Allah bize yeter ve O ne güzel vekildir. Biz Allah’a aitiz ve O’na döneceğiz. |