Bizi bu mübârek Ramazan ayına, muazzam rahmet, bereket ve mağfiret ayına kavuşturan Allah’a hamd olsun.
Muhakkak ki bu ay, Müslüman Ümmet’in vahdetini canlandıran bir aydır. Zîra dünya çapında Müslümanlar, bu ayda Allah [Subhânehu ve Te’alâ]‘nın siyam emrine icâbet ederler. Hep birlikte siyâmı tutarız, hep birlikte iftar ederiz, hep birlikte terâvih ve teheccüd kılarız. Takvimde başka hiçbir ay yoktur ki bize tek bir Ümmet olarak vahdetimizi hatırlatsın. Allah [Subhânehu ve Te’alâ] Kitâb-il Kerîm’inde bize şöyle buyurmaktadır: إِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ “Muhakkak ki bu Ümmetiniz tek bir ümmettir ve Ben de sizin Rabbinizim. O halde yalnız Bana kulluk edin!” [el-Enbiyâ’ 92] Ve şöyle buyurmaktadır: إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ “Mü‘minler ancak kardeştirler. O halde kardeşlerinizin arasını ıslâh edin ve Allah’a ittikâ edin ki merhamet olunasınız.” [el-Hucurât 10]
Ramazan; Allah [Subhânehu ve Te’alâ]‘nın, Rasulü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]‘e bir Nûr ve Hidâyet olarak Kur’an-il Kerîm’i inzâl buyurduğu aydır. Müslümanların tek bir Akîde etrafında birleştiren o Kur’an, farklı ırklara, renklere, dillere ve milletlere sahip oluşumuzdan berî kılarak hepimizi tek bir Ümmet halinde bütünleştirir. Nitekim Allah’a, Rasulü‘ne, Kur’an’a, Âhiret’e, Cennet’e ve Cehennem’e îmân, Müslüman Ümmet’i; hurafelerden, bâtıl inançlardan, ırk, renk, dil ve milliyet bağlarından uzaklaştırıp muazzam tek bir Ümmet haline getirmiştir.
Zaten Rasulullah Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] de; ırk, renk, dil, milliyet ve diğer unsurlarla parçalanmamız gerektiğini bizlere beyân ederek İslâm’a dayalı bu tek Ümmet’i inşâ etmek için hayatı boyunca çalışmıştır.
Bunun içindir ki Müslümanların başına gelen en büyük felâket; Müslümanların fiilî vahdetini temsil eden Hilâfet Devleti’nin yıkılması olmuştur. Hilâfet’in 1924’te yıkılması, Müslüman Ümmet üzerinde korkunç tahribatlara ve ardı arkası kesilmez parçalanmalara yol açmıştır. Müslümanlar, önceden olduğu gibi dünya çapında tek bir varlık olmanın özlemini çekerlerken, başımızdaki ulus-devletler, suni sınırlar, uşak yöneticiler ve Sömürgeci Kâfirler aramızdaki parçalanmışlığı pekiştirmeye uğraşmaktadırlar.
Hilâfet yıkılmasının üzerinden geçen 80 seneden beri Şeytânî güçler, Ümmet’i bölmek ve darmadağın etmekten halen vazgeçmiş değillerdir. Şiî ve Sünnî Müslümanların asırlar boyunca birlikte yaşadıkları Irak’ta, Sömürgeci işgâlciler, Müslümanları fırkacı çizgiler ile birbirlerinden koparmak için bir Sünnî-Şiî çatışmasının propagandasını ve provokasyonunu sürdürmektedirler. Gerçekte Irak’ta meydana gelenler, Amerika’ya yaranmak için birbirlerine giren fâsid grupların rekâbeti ile sarılmış el-Mâlikî yönetimi için tam bir çöküştür. Amerikalılar da bu Sünnî-Şiî meselesini, Müslümanları bütünleşmekten ve Irak’ı bu vahşi ve yıkıcı işgâlden kurtarmaktan uzaklaştırmak için istismar etmektedirler. Irak’ın; Kuzey’de Kürtler, Ortada Sünnîler ve Güney’de Şiîler şeklinde fırkacı çizgiler ile bölünmesine çağrılar kesintisiz yinelenirken, işgâlciler de, insanları bölünmüş tutmak için, her bir kesimin ne pahasına olursa olsun iktidar ve makam için birbirleri ile çatışmalarına sahne olan çürümüş Laik vekâlet hükümetini kullanmaktadır.
Filistin’de de geçen yıldan beri, Hamas ile Feth arasında giderek şiddetlenen çatışmanın, -Yahudi varlığının yanı sıra Batı Şeria’da Feth için bir devlet ve Ğazze’de Hamas için bir devlet şeklinde- Filistin’in üçe parçalanması çağrılarına götürdüğünü gördük! İşte sayısız müzâkerelerin ve barış görüşmelerinin sonucu! Kuşkusuz Yahudiler ve Amerikalı destekçileri, Hamas ve Feth arasındaki bu ihtilafları, Müslümanların toprağı üzerindeki işgâllerini daha da pekiştirmek için istismar etmektedirler.
Sömürgeci Batılı güçler, Müslümanların kuvvetinin nerede saklı olduğunu çok iyi bilmektedirler. Bunun içindir ki Türkiye’deki Osmanlı Hilâfet’ini yıkmaya yönelik plânları ve entrikaları için yüzlerce yıl harcamışlardır. Zîra onlar bilmektedirler ki Müslümanları, güçlü bir Ümmet halinde bütünleştirebilecek tek kurum Hilâfet’tir. Bunun içindir ki bu düşünceye karşı savaşmayı sürdürmektedirler. Nitekim her Ramazan ayı geldiğinde, Batılı başkentlerde Hilâfet mefhumu aleyhindeki propagandaların dozu daha da artmaktadır. Hiç bıkmadan-usanmadan, Müslümanları “ılımlılar” ve “aşırılar” diye bölmeye uğraşmaktadırlar. İşgâli ve ülkelerimizdeki fâsit zorbaların ve diktatörlerin politikalarını kabule hazır Ilımlılar, Amerika’da ve İngiltere’de sevgiyle karşılanırlarken, devlet ve toplum bazında mütekâmil bir nizâm olarak yalnızca İslâm’a inanan yani Müslümanları şu anda içerisinde bulundukları felâketten yalnızca Hilâfet’in kurtaracağına inanan Aşırılar, kötülenmekte, horlanmaktadır.
Ey Kardeşler ve Bacılar!
İslâm’da; fırkacılık, federalizm, milliyetçilik, laiklik, ılımlılık ve aşırılık yoktur! Tüm bu düşünceler, İslâmî Akîde’ye aykırıdır ve bizi parçalamaya ve sadece, bu Ümmet’e zarar vermenin plânlarını yapanları güçlendirmeye hizmet etmektedir. Sömürgeciler ve onların topraklarımız üzerinde yönetici olan ajanları bizi öylesine parçalamışlardır ki siyâma bile aynı günde başlayamıyoruz, bayramı bile aynı günde karşılayamıyoruz! Halbuki Allahu Te’alâ bize şöyle buyurmaktadır:
وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاءً فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ “Hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı yapışın ve sakın parçalanmayın! Allah’ın üzerinize olan nîmetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, kalplerinizin arasını birleştirmişti ve O’nun nîmeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle beyân eder ki hidâyete eresiniz” [Âl-i ‘İmrân 103]
Ramazan, Allah [Subhânehu ve Te’alâ]‘nın, Müslümanların en büyük hazînesi olan Kur’an’ı inzâl buyurduğu aydır. Bizim için yegâne hidâyet kaynağı O’dur. Bu kerîm ayda, Kur’an okurken ve mescitlerde tilâvetini dinlerken; bütünleşmiş tek bir Ümmet halinde yaşamamızı, Şeriat’i uygulamamızı ve İslâm Dâveti’ni âleme taşımamızı emreden âyetleri inceden inceye düşünelim.
Biliyoruz ki dünyanın her tarafındaki Müslümanlar, hiçbir şeye vahdetten daha fazla özlem duymamaktadırlar. Zîra İslâm Akîdesi, tabiî ve kaçınılmaz olarak Müslümanları bütünleştirir. Buna engel olan tek şey, Ümmet’in vahdetine çağrıda bulunarak ayağa kalkan cesur bir liderdir. Bu lider, İslâmî Hilâfet’in ikâmesini, yegâne ölüm-kalım meselemiz haline getirmediğimiz müddetçe barizleşmeyecektir. Zîra yalnızca Hilâfet, dar fırkacılık politikalarının, suni sınırların ve vahdetimiz önüne dikilen fasit yöneticilerin sonunu getirecektir. Hilâfet’in kurulmasıyla birlikte Müslümanların artık, kendilerini tek bir Ümmet halinde bütünleştiren ve bu Ümmet’i Batılı Sömürgeci güçlere ve politikalara teslimiyetten kurtaran bir Halîfesi, Emîr-ul Mu’minîn’i olacaktır.
İşte Hizb-ut Tahrir, İslâmî topraklar üzerinde bu vahdet için çalışmaktadır. Biz de sizleri, hiç gecikmeksizin bu dâvâyı sahiplenmeye ve aramızı ayıran tüm fâsit düşüncelerin kökünü kazımak için çalışmaya çağırıyoruz.
Haydi, bu mübârek Ramazan ayında, bu küresel vahdet ve Hilâfet çağrısını güçlendirelim ki önümüzdeki Ramazan, Müslümanları tek bir Halîfe liderliğinde, tek bir Ümmet olarak bütünleşmiş halde görebilelim, İnşâAllahu Te’alâ...
Kerîm Kardeşler ve Bacılar!
Hepinizin Ramazan’ı kutlu olsun ve Allah, hepimizin siyâmını, kıyâmını ve tilâvetini katında makbul buyursun. Allah’tan niyâzımız odur ki Ümmeti çektiği tüm bu acılardan bir an evvel kurtarsın ve bu bereket dolu Ramazan ayında îmânımızı ve takvâmızı kuvvetlendirsin, Âmîn…
|