Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

Şam “Neronu”, İnsanları, Ağaçları ve Taşları Yakmayı, Yıkmayı ve Katletmeyi Tırmandırmaktadır

O halde Yaşlılara, Dullara, Yetimlere ve Zarar Görenlere Yardım Edecek Olan Müslümanların Orduları Neredeler Hani?!

Şam tugutu katliamları tırmandırmakta ve Şam tagutu ve “Neronu’nun” emriyle bütün her şeyi gelişigüzel bir şekilde yakıp yıkan uçaklar, füzeler, bombalar ve ölümcül kimyasal maddeler ile bir biri ardına katliamlar yapılmaktadır… Dolayısıyla yaşlılar, kadınlar, çocuklar, dullar ve yetimler, kalpleri olduğu halde anlamayan, kulakları olduğu halde işitmeyen, gözleri olduğu halde görmeyen yöneticilerinin emriyle kışlalarında kıllarını dahi kımıldatmaksızın duran Müslümanların ordularından yardım isteyip nusret talep etmektedirler. Zira gözler kör olmaz, ancak göğüslerdeki kalpler kör olur!

Tagut, kafirlerden, münafıklardan, şerlilerden ve fücurlardan oluşan insanları, Ebu Davud’un Ebi ed-Derda’dan tahriç ettiği Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]‘in, إِنَّ فُسْطَاطَ الْمُسْلِمِينَ يَوْمَ الْمَلْحَمَةِ بِالْغُوطَةِ، إِلَى جَانِبِ مَدِينَةٍ يُقَالُ لَهَا: دِمَشْقُ، مِنْ خَيْرِ مَدَائِنِ الشَّامِ “Guta’daki katliam günü, Müslümanların sığınağı, Şam şehirlerinin en hayırlısı olan Dımeşk denilen şehrin yakınındadır” şeklinde buyurduğu kavlini Müslümanların üzerine uygulamak için Guta ve Dımeşk’in kırsalına karşı bir araya toplamıştır. Nitekim tüm bu insanlar, kendisine halef olacak alternatif bir ajan ortaya çıkarıncaya kadar katliama ve zulme devam etmesi için şu anki ajanı Şam tagutuna yeşil ışık yakan Amerika’nın emriyle bir araya gelmişlerdir. Çünkü Amerika, alternatif bir ajan olgunlaştırmadan önce Şam Neronu’nun yerinden edilmesinden veya helak olmasından, ardından da İslam’ın yönetime ulaşıp Şam’ın yeniden Dâr-ul İslam’ın merkezi olmasından korkmaktadır. Zira böylece, sömürgeci kafirlerin başları ve Allah’a, Resulüne ve müminlere ihanet eden ajanları şok olacaklardır.

Ey Uzak-Yakın İslam Ülkelerindeki Ordular:

Allahu Teâlâ, وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ “Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerine borçtur.” [el-Enfâl 72] şeklinde buyurduğu halde siz neredesiniz? Müslim’in Ebi Hureyra’dan tahriç ettiği hadiste Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ، لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يَخْذُلُهُ “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz” şeklinde buyurduğu halde siz neredesiniz? Yerlerinden edilen, hurumatları çiğnenen, kanları akıtılan, evleri yıkılan ve malları mubah kılınan Şam halkını işitip gördüğünüz halde nasıl damarlarınızdaki kanlar kaynamıyor Allah aşkına? Sizin içinizde, Kuteybe’nin yemini, Mutasım’ın coşkusu ve Salahaddin’in kurtarıcılığı yok mudur?

Sanki meydana gelenler, dünyanın öbür ucunda meydana geliyor da sizin ile onun arasında hiçbir ilişki yokmuş ve sanki Şam Dâr-ul İslam’ın merkezi değilmiş gibi nasıl kışlalarınızda durabiliyorsunuz Allah aşkına?! Yöneticilerinizden sizler için bir emrin çıkmaması, sizin yerlerinizde oturmanızın bir gerekçesi olamaz. Zira yaratıcıya isyanda yaratılana itaat yoktur. Vallahi Allah, kardeşlerinize nusret verecektir. Allah, Allah, yöneticilerinize karşı hakkın yanında yer alın. O halde onlar, yarın sizlerden uzaklaşmadan önce bugün imkanınız varken siz onlardan uzaklaşın. Zira yarın, onlardan uzaklaşmaya güç yetiremeyeceksiniz.

إِذْ تَبَرَّأَ ٱلَّذِينَ ٱتُّبِعُواْ مِنَ ٱلَّذِينَ ٱتَّبَعُواْ وَرَأَوُاْ ٱلْعَذَابَ وَتَقَطَّعَتْ بِهِمُ ٱلأَسْبَابُ وَقَالَ ٱلَّذِينَ ٱتَّبَعُواْ لَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَتَبَرَّأَ مِنْهُمْ كَمَا تَبَرَّءُواْ مِنَّا كَذٰلِكَ يُرِيهِمُ ٱللَّهُ أَعْمَالَهُمْ حَسَرَاتٍ عَلَيْهِمْ وَمَا هُم بِخَارِجِينَ مِنَ ٱلنَّارِ “İşte o zaman (görecekler ki) kendilerine uyulup arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşırlar ve (o anda her iki taraf da) azabı görmüş, nihayet aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır. (Kötülere) uyanlar şöyle derler: Ah, keşke bir daha dünyaya geri gitmemiz mümkün olsaydı da şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! Böylece Allah onlara, işlerini, pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artık ateşten de çıkamazlar.” [Bakara 166 167]

Ey Tagutun Ordusundaki Askerler:

Nasıl oluyor da kardeşlerinizin ve halkınızın üzerlerine lav mermilerinizi atabiliyorsunuz? Sizler askerliğe, halkınızı korumak ve düşmanlarınızı öldürmek için girmediniz mi? O halde Golan’ı işgal eden Yahudilere karşı susturduğunuz silahlarınızı, nasıl oluyor da yaşlılardan, kadınlardan ve çocuklardan oluşan halkınıza karşı harekete geçirebiliyorsunuz? Sizin içinizde, tüfeklerini taguta ve mücrim kuyruklarına karşı çevirecek ve ülkesine, halkına ve mazlumlara yardım edecek aklı başında bir adam yok mu? Sizlerin tagutun yanında yer alması, alnınızdan silinmeyecek kara bir leke olduğu gibi dünya hayatında rezillik ve ahirette de her ne zaman sönse alevlendirilecek olan bir ateş olacaktır. İşte o zaman tagut ve zebanilerinin size bir faydası olmayacaktır. Bilakis o vakit pişman olacaksınız, birbirinize lanet edeceksiniz ve hepinizin azabı bir kat daha artacaktır.

كُلَّمَا دَخَلَتْ أُمَّةٌ لَعَنَتْ أُخْتَهَا حَتَّى إِذَا ادَّارَكُوا فِيهَا جَمِيعًا قَالَتْ أُخْرَاهُمْ لأُولاهُمْ رَبَّنَا هَؤُلَاءِ أَضَلُّونَا فَآتِهِمْ عَذَابًا ضِعْفًا مِنَ النَّارِ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلَكِنْ لا تَعْلَمُونَ “Her ümmet girdikçe kardeşlerine lanet edecekler. Hepsi birbiri ardından orada (cehennemde) toplanınca, sonrakiler öncekiler için, “Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha fazla azap ver!” diyecekler. Allah da: Zaten herkes için bir kat daha fazla azap vardır, fakat siz bilmezsiniz, diyecektir.” [Âraf 38]

Ey Sadık Ayaklanmacılar:

Dininizi, ırzınızı, malınızı ve nefsinizi savunun. Zira nusret ve şehadet bundadır. Aynen Salavâtullahi ve Selâmuhu Aleyh’in buyurduğu gibi. Zira Ebu Davud, Saîd İbn-u Zeyd’den Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]‘in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

مَنْ قُتِلَ دُونَ مَالِهِ فَهُوَ شَهِيدٌ، وَمَنْ قُتِلَ دُونَ أَهْلِهِ، أَوْ دُونَ دَمِهِ، أَوْ دُونَ دِينِهِ فَهُوَ شَهِيدٌ “Malı uğrunda öldürülen şehittir, ailesi uğrunda öldürülen şehittir, kanı ve dini uğrunda öldürülen şehittir.”

Dolayısıyla kafirlerin, münafıkların, şerlilerin ve fücurların bir araya gelmesi sizleri korkutmasın. Zira Allah, el-Kavî‘dir,  el-Aziz’dir ve haklarını, dinlerini, ailelerini ve ırzlarını savunan mazlumlarla birliktedir.

وَالَّذِينَ إِذَا أَصَابَهُمُ الْبَغْيُ هُمْ يَنتَصِرُونَ “Bir haksızlığa uğradıkları zaman, yardımlaşırlar.” [Şûrâ 39]

Dolayısıyla kanları akıtılanlar ve fedakarlıklar gösterenler bizzat sizlersiniz. İşte Hizb-ut Tahrir sizlere, Hilafet’in dışındaki bir sistemi ve Allah’ın şeriatının egemenliğinden başka bir egemenliği kabul etmemenizi nasihat etmektedir. Ardından da sizlere, zeki kanlarınızın yaratıcınızın katındaki hayrını ve fedakarlıklarınızın Allah katındaki derecelerinizi yükselttiğini hatırlatırız.

وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ “Şüphesiz ki Allah, emrine galiptir, muktedirdir. Velakin insanların çoğu bunu bilmezler!” [Yûsuf 21]

H. 17 Cumade’s Sânî 1434

 

Hizb-ut Tahrir

27.04.2013
   
 


...:-
  • Şam “Neronu”, İnsanları, Ağaçları ve Taşları Yakmayı, Yıkmayı ve Katletmeyi Tırmandırmaktadır O halde Yaşlılara, Dullara, Yetimlere ve Zarar Görenlere Yardım Edecek Olan Müslümanların Orduları Neredeler Hani?!

  •