Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

Hizb-ut Tahrir Emiri Atâ İbn-u Halil Ebu Raşta’dan

Pakistan Halkına Bir Mesaj

Elhamdulillah, Ve’s Salatu Ve’s Selamu Alâ Resulillehi ve Âlihi Sahbihî Vve Men Velâhu Ve Ba’d,

İslam ve Müslümanlar için ilk kurulduğu günden bu yana güzel ve temiz bir ülke olan Pakistan halkına;

Onun alimlerine, aydınlarına, siyasetçilerine, bunlardan sadık, dininde ve imanında muhlis olanlara…

Pakistan yöneticilerine, özellikle de ülke ve insanları Amerika, casusları ve istihbaratları için mubah kılan Zerdâri ve kuyruklarına…

Orduyu Afganistan’da Amerika’ya hizmet etmeye boyun büktüren ve orduyu Hindistan cephesinden Kabileler ve Belucistan cephesine sürükleyen Keyâni ve zümresine…

Kendisi için hazırlanılan ve 11 Mayısta yapılması için hazırlık yapılan seçimleri denetleyecek olan komisyona…

Bu açık beyanı, tüm onlara ve şunlara yöneltiyoruz; ben biliyorum ki Zerdâri, Keyâni ve çetelerinin kalpleri vardır ama anlamazlar, kulakları vardır ama işitmezler ve gözleri vardır ama görmezler. Buna rağmen Pakistan’da hakkı işiten, gözleri yaşlarla dolan, söz dinleyen ve sözün en güzeline tâbi olanlar vardır. İşte bizim hedeflediğimiz kimseler de onlardır. Ama şunlara gelince; Rabbinize özür beyan edin. Umulur ki onlar da ittika ederler:

Birincisi: Ey güzel ve temiz bir ülke olan Pakistan halkı: Ey Muhammed İbn-u el-Kasım’ın torunları ve ilk Müslümanların fethinde onunla birlikte cihad eden nesil! Allah’ın kitabını ve Resulü [SallAlahu Aleyhi ve Sellem]‘in sünnetini sırtının arkasına atan, şerî hükümleri yerine getirmeyen ve ülkeyi Amerika ve müttefikleri için mubah kılan zalim ve vahşî bir hükümetten nasıl hoşnut olabilirsiniz?! Zira onlar, ekini ve nesli ifsat etmekteler… İnsanları uçaklarla öldürmekteler, patlayıcılar ekmekteler ve fitne yaymaktadırlar. Ayrıca Keşmir ve Keşmir dışındaki İslam toraklarını işgal eden müşrik Hindulara direnen bir cepheyi alıp Kabileler, Belucistan ve Afganistan’daki diğer bölgelerde bulunan kardeşlerinizle savaşması için transfer eden bir hükümetten nasıl hoşnut olabilirsiniz?! Yine sadık ve muhlis kardeşlerinizi alenen sokaklardan, okullardan ve mescitlerden kaçıran sonra da Allahu Subhânehu’dan, Resulü [SallAlahu Aleyhi ve Sellem]‘den ve müminlerden hiç utanmadan kaçırdıklarını inkar eden bir hükümetten nasıl hoşnut olabilirsiniz?! Nitekim onlar, Rabbimiz Allahu Subhânehu dediklerinden dolayı Hizb-ut Tahrir şebâbından bir çoğunu kaçırmışlar ve kaçırdıkları insanlara yaptıkları gibi onları da bir ay, dahası bir aydan daha fazla bir zaman ağır işkence altında tutmuşlar. Aynen şuan hizbin Resmî Sözcüsü‘ne ve onun ardından kaçırdıklarına yaptıkları gibi. Belki sizler de gücünüz yettiği halde bir şey yapıyorsunuz diyebilirsiniz? Haydi o zaman çabalarınızı hizbe ilhak ediniz ki Subhânehu’nun izniyle Rabbiniz sizleri rahmetiyle kuşatsın. Zira hizib, Allah’ın izniyle bu zalim yönetim değişine ve hak sahibini bulana kadar hiç bıkmadan ve usanmadan şerî hükümlere göre amel etmeye devam edecektir. O halde hareketinde hizib ile birlikte olunuz ve hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmayınız. Zira güzel akıbet muttakilerindir…

Allah’tan korkan alimlere! Allah’ın hükümlerinin askıya alındığını görmüyor musunuz? Amerika’nın istihbaratları, uçakları ve patlayıcılarıyla birlikte ülkenin dört bir tarafını dolaştığını ve tüm bunları da iktidar tabakası ve kuyruklarıyla gizli anlaşma yaparak gerçekleştirdiğini görmüyor musunuz? Ümmetin servetlerinin yağmalandığını ve yolsuzluğun devletin belkemiğini ve kurumlarını kemirdiğini görmüyor musunuz? Allah’a ve Allah’ın şeriatını tatbik etmek için Hilafet’i kurmaya davet edenlerin kampanyasını ve Hizb-ut Tahrir’in Resmî Sözcüsü Navit Butt gibi bunların sizin yanı başınızdan kaçırılıp ağır işkence araçlarıyla işkence çektiklerini görüp işitmiyor musunuz? Nitekim Navit Butt, alenen kaçırılıp rejimin zebanileri onu bir yıldan daha fazladır bu güne kadar işkence altında tutmuyor mu? Tüm bunları görmüyor musunuz Allah aşkına? Bunları reddetmek sizin vacibiniz değil mi? Şayet diyorsanız ki bir devlet değiliz ki onu elimizle değiştirelim, o halde dilinizle reddetmediğinize dair deliliniz nedir? Hangi cihadın daha faziletli olduğu sorulduğunda SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in buyurduğu gibi hak sözü söylemek cihadın en üstünü değil midir? Nitekim SallAllahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur: كَلِمَةُ حَقٍّ عِنْدَ سُلْطَانٍ جَائِر “Zalim sultanın yanında hak sözü söylemektir.” [Nesai tahric etti] O halde neden susuyor ve konuşmuyorsunuz?

Aydınlara ve siyasetçilere… ve onların içerisinden muhlis ve doğru olanlara gelince; bugün, sizin gününüzdür. Zira Amerika, rejimi kontrol edip istediği şekilde yönlendirdiği gibi ekonomisinin bozulmasına da o liderlik etmektedir. Çünkü ekonomiyi, İMF ve Dünya Bankası rehin almıştır. Bu da insanların acı çekip yorgun düşmelerine ve omuzlarındaki ağır vergilere neden olmaktadır… Aynı şekilde ülkedeki güvenliğin çökmesine ve sakinleri arasında fitnenin yayılmasına da Amerika liderlik etmektedir. Oysa sizler Karaçi’nin, Hinduların zulmünden kendisine hicret edenleri kucaklamaktan ve ilk Muhacir ve Ensarlar gibi onlarla birlikte yaşamaktan dolayı güven ve itminan içerisinde olduğuna tanık olmaktasınız. Yine sizler, bazen komplo planları ve bazen de bombalama uygulamalarıyla onların aralarında nasıl fitnenin tırmandırıldığına da tanık olmaktasınız… Sonra rejimin, Keşmir’i sattığına, onu unutulmaya yüz tutulur hale getirdiğine ve onun Müslümanların topraklarını işgal eden Hindulara karşı olan cephesini Kabileler, Belucistan ve diğer bölgelere transfer ettiğine de tanık olmaktasınız… Amerikan casuslarının, toprakların dört bir tarafında dolaşıp durduklarına, hava sahasının Amerika’nın insansız uçaklarına izin verildiğine ve hesapsız veya gözetimsiz bir şekilde bombalayıp katlettiğine de tanık olmaktasınız! O halde çok korkunç bir münkere karşı nasıl susabiliyorsunuz? Yoksa musibetin, sadece zalim, hain ve fasit yöneticilere mi isabet edeceğini sanıyorsunuz? Bilakis musibet, hem zalime hem de onun zulmü karşısında sessiz kalanlara da isabet edecektir…

وَاتَّقُوا فِتْنَةً لاَ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ “Öyle bir fitneden sakının ki içinizden yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmaz. Bilin ki Allah’ın azabı çetindir.” [el-Enfâl 25]

Ve Salavâtullahi ve Selâmuhû Aleyh, şöyle buyurmuştur:

إِنَّ اللَّهَ لا يُعَذِّبُ الْعَامَّةَ بِعَمَلِ الْخَاصَّةِ، حَتَّى يَرَوْا الْمُنْكَرَ بَيْنَ ظَهْرَانَيْهِمْ، وَهُمْ قَادِرُونَ عَلَى أَنْ يُنْكِرُوهُ فَلَا يُنْكِرُوهُ، فَإِذَا فَعَلُوا ذَلِكَ، عَذَّبَ اللَّهُ الْخَاصَّةَ وَالْعَامَّةَ “Muhakkak ki Allah, özelin (belirli kimselerin) yaptıklarından ötürü geneli (insanların genelini) cezalandırmaz. Tâ ki onlar, kendi aralarında münkeri görürler ve onu reddetmeye muktedir oldukları halde onu reddetmezler. Ne zaman ki böyle yaparlar, o zaman Allah hem özeli hem de geneli cezalandırır.” [Ahmed tahric etti]

İkincisi: Zerdâri, casusları ve kuyruklarının olduğu iktidar tabakasına; akıllı bir kişi, başkasından ders çıkarandır. Sen, sömürgeci kafirlerle birlikte ülkelerine karşı komplo kuran, fitne fesat saçan, malları batıl yolla yiyen ve Rabbimiz Allah’tır dedikleri için inanları kaçıran tüm hainleri gördüğün gibi… onların sonlarının çok kötü olacağını ve hatta kendilerine hizmet etme rolleri sona erdiğinde sömürgeci efendilerinin onları yolun bir kenarına fırlatıp atacaklarını da biliyorsun!

İstedikleri şekilde fesat çıkarsınlar diye nasıl Amerika ve casuslarının topraklara girmelerine izin verilir? Yine istedikleri gibi ve istedikleri yeri bombalansınlar diye nasıl Amerika ve casuslarına hava yollarını kullanmalarına izin verilir?... Bizler, Amerika’nın sana emredip nehyettiğini ve senin de onun istediğine karşı koyamadığını biliyoruz. Ancak hainler bazen şöyle diyorlar; hayır, senin bir ölçek tufanında yüzdüğün halde konuşmaman dayanılmaz oldu artık!

Amerika ile müttefiklerine dönük bu korkunç köleliğe rağmen sen, Hizb-ut Tahrir şebâbına karşı zorbalık yapıyor ve onları kaçırıp vahşî araçlarla işkence etmeleri için casuslarını ve zebanilerini konuşlandırıyorsun! Yoksa sen onların arkasında ailesinin ve adamların olmadığını mı sanıyorsun? Ya da sen, kötü akıbete ve sonuca karşı kendini güvende mi hissediyorsun? Ya da onlarla birlikte hiçbir kimsenin olmadığını mı sanıyorsun? Veya onların, yardım ve desteği kaybettiklerini mi sanıyorsun? Ama senin tüm zanların boşa çıkacaktır. Zira Allah, Resulü ve müminler onlarla birliktedir… ve Hizb-ut Tahrir onların ailesidir… Eğer Hizb-ut Tahrir bugün, misilleme olarak maddî eylemlerde bulunmuyorsa bu ne korkaklığından ne de ödlekliğindendir. Bilakis o, davet aşamasında şeriatın buna izin vermediğine inanmaktadır. Ancak hizib, Allahu Subhânehu’nun vaadi ve Resulü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]‘in müjdesi olan Hilafet’i kurmak için adımlarını hızlandırmıştır. İşte o zaman sen ve zebanilerinden seni takip edenler hak etmiş olduğunuz ağır bir cezaya çarptırılacaksınız…

وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ “Zulmedenler, nasıl bir yıkılış ile yıkıldıklarını çok yakında bileceklerdir.” [eş-Şu’arâ 227]

Şayet sen, bu dünyanın cezasından kaçsan da çocukların saçlarının beyazladığı o günde Allahu Teâlâ‘nın şu kavlini fark edeceksin:

وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللَّهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ * مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لاَ يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاءٌ “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak Allah, onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor. (O gün) zihinleri bomboş olarak, kendilerine bile dönüp bakamaz durumda ve gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar.” [İbrâhîm 42-43]

Üçüncüsü: Keyâni ve çetesine gelince; o, kötülükte, şerde, zulümde ve fücurda Zerdâri’nin de ötesine geçmiştir. Zira ülkenin büyük bir bölümünü Amerika için yasal hale getirmek, Amerikan insansız uçaklarının Müslümanları çok şiddetli ve tehlikeli bir şekilde bombalamasını sağlamak, ordunun ana cephesini müşrik Hindularla olan sınırdan Kabileler, Belucistan ve Afganistan’daki diğer bölgelere transfer etmek onun rolüdür. İşte bu en aşağılık ve utanç verici rol, onun rolüdür. Ayrıca onun Allah’ın ve insanların nefret ettiği en büyük rolü, Hizb-ut Tahrir şebâbının kaçırılmasını sağlamak, onları gizlemek ve onlara işkence etmektir. Yine Amerika ile Afganistan’daki müttefiklerine, lojistik, ilaç, gıda ve su tedarik etmek rolü de diğer hainlerin ötesine geçen bir hainin rolüdür… Aynı şekilde Karaçi ve diğer yerlerdeki patlamalar sayesinde fitne saçmak için Amerikan casuslarıyla gizli anlaşma yapma rolü de onun en büyük rollerinden biridir. Halbuki o, şayet bu trajedileri ve musibetleri durdurmak ve bu patlamalar ile insansız uçakların bombalamalarını engellemek istese elinde bunu yapmaya yeterli askerî bir güç bulunmaktadır… Ancak o, dinini unuttuğu gibi ordu içerisine girdiğinde Amerikan casuslarına izin vermeye değil her saldırıya karşı ülkeyi koruyacağına dair yeminini de unutmuştur!

Keyâni ve çetesi, Allahu Subhânehu ve Resulü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]‘i seven cesur ve muhlis tüm subayların tutuklanmasında Amerika ile müttefiklerinin ön hattıdırlar. Aynen subay Ali’ye, kardeşlerine ve diğer muhlis subaylara yapıldığı gibi. Herhalde Keyâni ve onun arkasındakiler, bu şekilde Müslümanları katletmeye ve sömürgeci kafirleri hoşnut etmeye dönük planları için ordunun sadakatini sağlayabileceklerini sanmaktadırlar…  Ama Keyâni, Pakistan ordusunun tamamının, Allah yolunda savaşmak için silah taşıyan Müslüman bir ordu olduğunu ya görmemekte ya da görmezden gelmektedir. Her ne kadar bu ordu, belli bir zamandır susuyor olsa da her zaman susmayacaktır. Özellikle de askerlere giydiğini giydiren ve taşıdığı silahı taşıttıran Keyâni’nin hıyaneti, hiçbir açıklama ve şerh yapmaya gerek kalmayacak şekilde ortaya çıktığı zaman… Dolayısıyla bu ordunun uyanışı, Keyâni ve çetesini şaşkına çevirecek, Allah’ın izniyle onlara hiç hesap etmedikleri yerden gelecek ve hainler hak ettikleri cezaya nail olacaklardır.

وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ “Şüphesiz ki Allah, emrine galiptir, muktedirdir. Velakin insanların çoğu bunu bilmezler! [Yûsuf 21]

Dördüncüsü: Seçim komisyonuna; Sizler Müslümanlarsınız ve kanun koyucunun da Allahu Subhânehu olduğunu biliyorsunuz. O halde Allah’ın dışında kanun yapacak bir meclis üretmek için nasıl olurda seçimleri idare edebilirsiniz? Allah’ın dışında helal ve haram kılan seçimleri nasıl idare edebilirsiniz? Seçimleri perde arkasından idare edenlerin Zerdâri, Keyâni, kuyrukları ve çeteleri olduğunu bildiğiniz halde nasıl olurda seçimleri idare edebilirsiniz? Siyasî ve askerî liderliklerin çıkarlarına, doğal olarak da bu ikisinin çıkarlarının üstünde Amerika’nın çıkarına hizmet edecek olan beşerî kanunları onaylayacak bir meclis üretmek için nasıl olur da seçimleri idare edebilirsiniz? Nitekim seçimler bir vekalettir, şerî olmayan bir konunun vekaleti ise caiz değildir. O halde nasıl olurda şerî olmayan seçimler için hazırlık yapar ve insanlardan ona katılmalarını talep edebilirsiniz? Allah’ın dışında helal ve haram kılacak bir yasama meclisini oluşturmanın çok büyük bir günah olduğunu bilmiyor musunuz? Nitekim Taberâni Kebir’de Adiyy İbn-u Hâtim’in şöyle dediğini tahric etmiştir… Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]‘in yanına gittiğimde o, Bera [Tevbe] suresinden şu ayeti okuyordu: اتَّخَذُواْ أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللّهِ “(Yahudiler) hahamlarını, (Nasraniler de) rahiplerini, Allah’tan başka rabler edindiler.” [et-Tevbe 31] Tam oradan ayrılacakken dedim ki: Biz, onlara ibadet etmiyorduk ki. Resulullah da şöyle buyurdu: أَلَيْسَ يُحَرِّمُونَ مَا أَحَلَّ اللهُ فَتُحَرِّمُونَهُ، ويُحِلُّونَ مَا حَرَّمَ اللهُ فَتَسْتَحِلُّونَهُ؟ “Onlar, Allah’ın helal kıldıklarını haram kılıyor, sizde bunları haram kılıyor ve Allah’ın haram kıldıklarını helal kılıyor, sizde bunları helal kılmıyor musunuz?” Dedim ki: Evet. O da dedi ki: فَتِلْكَ عِبَادَتُهُمْ “İşte onlara ibadet böyledir.”

Ey seçim komisyonu: Bugün Pakistan’da talep edilen, Allah’ın dışında kanun yapacak ve Allah’ın hakkında bir sultan indirmediği kanunları onaylayacak bir meclis üretmek için seçimlerin yapılması değildir… Bilakis talep edilen, Raşidî Hilafet’in kurulması ve sadece şerî hükümleri ikame edecek raşid ve adil bir Halife’ye biat edilmesidir… Ayrıca talep edilen, Pakistan’ın Hilafet Devleti’nin önemli bir parçası olmasa da Hilafet Devleti’nin çekirdeği olmasıdır… Yine talep edilen, Pakistan’ın dininin, ordusunun ve nükleer silahının gücünü hakkı ve adaleti ikame edecek bir güç olarak artırması... Müşriklerin işgal etmiş olduğu İslam topraklarından Keşmir’i ve Keşmir dışındakileri kurtarması... Sadece deniz ve hava yolu olarak değil, bilakis Müslümanların topraklarından bir toprak parçası olarak Doğu Pakistan “Bangladeş” ile birlikte bünyesine geri döndürmesi… Ordunun, Pakistan ile Afganistan’daki Müslümanların karşısında olmak yerine bu iki ordunun sahih bir bakış açısıyla Amerika ile müttefiklerinin karşısında tek bir silah olması, dolayısıyla bu sömürgeci kafir devletlerin horlanmış ve aşağılanmış bir şekilde yuvalarına geri çekilmesi… Ardından Allahu Subhânehu ile Resulü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]‘in müjdesinin gerçekleşmesidir. Böylece Pakistan, Hilafet’in merkezi veya Hilafet Devleti’nin bir parçası olacak, yeniden yeryüzüne Hilafet’in nuru doğacak, yeryüzü hazinelerini dışarı çıkaracak, gökyüzü bereketlerini indirecek ve Allah, mümin kavmin göğsüne şifa verecektir…

Son olarak Münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar da bunları dinleri aldatmış dediler. Zaten bunların, daha önceki taraftarları da bu şekilde söylemişlerdi. Ancak bizler de Subhânehu’nun şu şekilde buyurduğu gibi söylüyoruz:

إِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ غَرَّ هَؤُلاء دِينُهُمْ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ فَإِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ “O zaman münafıklarla kalplerinde hastalık bulunanlar, (sizin için), “Bunları, dinleri aldatmış” diyorlardı. Halbuki kim Allah’a tevekkül ederse, bilsin ki Allah Aziz’dir ve Hakîm’dir.” [Enfal 49]

Dolayısıyla kesinlikle Allah, Aziz’dir ve Hakîm’dir.

En son olarak da ben sizlere; uzak ama Allah’ın izniyle yakın olan bir yerden bu beyanla sesleniyor ve Allahu Subhânehu’dan bizleri, Hilafet’in ilan edildiği, bir Halife’ye biat edildiği, insanların sokaklarda, evlerinin çatılarında, minarelerinde ve mescitlerinde sevinçli ve neşeli bir şekilde tekbir getirdikleri gibi… askerlerin de İslam’ın nurunu koruyan, fetihler yapan ve dünyanın dört bir tarafına hayrı yayan Müslüman bir ordu olarak asli işlerine geri dönerek sevinçli ve neşeli bir şekilde tekbir getirdikleri tek bir noktada bir araya getirmesini temenni ediyorum.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ (4) بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “İşte o gün, müminler de Allah’ın nusretiyle, zaferiyle ferahlayacaklardır. Allah dilediğine nusret, zafer verir. O, Azîz’dir, Rahîm’dir.” [er-Rûm 4-5]

Ve’s Selamu Aleykum ve Rahmetullahi Veberakatuh


Kardeşiniz
Atâ İbn-u Halil Ebu Raşta

H. 11 Cumade’l Âhir 1434

 

Hizb-ut Tahrir’in Emiri

22.04.2013
   
 


...:-
  • Hizb-ut Tahrir Emiri Atâ İbn-u Halil Ebu Raşta’dan Pakistan Halkına Bir Mesaj

  •