|
10 Aralık 2007’de Suudi Arabistan Yüksek Yargı Kurulu, bir bildiri yayınlayarak, âdil şâhitlerin şehâdetine binâen hilâlin görülmesi üzerine mübârek Iyd-ul Edhâ‘nın [Kurban Bayramı‘nın] 19 Aralık 2007 Çarşamba günü olacağını duyurdu. Bildiride şöyle denildi: “Bu yıl, Hicrî 1428 yılı için Zilhicce ayının, 10 Aralık 2007 Pazartesi gecesi başladığı, bazı âdil şâhitlerin şâhitliği ile Yüksek Yargı Kurulu nezdinde şer’an sâbit olmuştur. Böylelikle Arafe’de vukûf, 18 Aralık 2007 Salı günü ve mübârek Iyd-ul Edhâ ise 19 Aralık 2007 Çarşamba günü olacaktır.” Mısır Fetvâlar Merkezi de bir bildiri yayınlayarak Suudi Arabistan Yüksek Yargı Kurulu’nun bu duyurusunu teyit etti. Milyonlarca Müslüman bu tespite göre Iyd-ul Edhâ kutlamalarına başlayacak ve yaklaşık bir buçuk milyon Müslüman bu tespite göre Hacc farîzasını edâ edecektir. Şu halde bu, şer’an muteberdir ve tüm Müslümanları bağlayıcıdır.
Ne var ki Türkiye Cumhuriyeti Diyânet İşleri Başkanlığı, geçen yıl yaptığı cürümü tekrarlayarak bu yıl da astronomik hesaplara göre Iyd-ul Edhâ‘nın 20 Aralık 2007 Perşembe günü olacağını yıllar öncesinden duyurmaya başlamıştır. Bu ise şer’an muteber olmayan bir uygulamadır. Zîra konu ile ilgili nasslar, astronomik hesapları itibar edilmesini mercuh kılmaktadır. Bilakis Hicrî takvimde esas olan, hilâlin varlığı değil, hilâlin çıplak gözle görülmesidir. Buna göre hilâl kapalı bir günde var olsa ama biz onu havanın kapalı olmasından dolayı göremezsek, o gün herhangi bir Hicrî ayın başladığına hükmedemeyiz. İlgili hadisleri inceleyenler, bunu açıkça görecektir.
Üstelik Arife Günü oruç tutmanın fazîletinden ötürü birçok Müslüman, -Diyanet İşleri Başkanlığı‘nın bu hatasına uyması halinde- oruç tutulması kesinlikle haram olan bayram günü oruç tutmuş olacaktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı bu hatasını düzeltmek için derhal kamuoyunu bilgilendirmeli ve Iyd-ul Edhâ‘nın 19 Aralık 2007 Çarşamba günü başlayacağını duyurmalıdır. Bunun için yaklaşık beş günlük bir vakit vardır ki bu süre, Türkiye kamuoyunu uyarmak ve bu hatayı düzeltmek için yeterli bir vakittir.
Ey Müslümanlar!
İbadetlerde asıl olan, Rabbimiz [Subhânehu ve Te’alâ] bizden kendisine nasıl kulluk etmemizi istiyorsa, öyle kulluk etmemizdir. Meselâ, oruç hayırlı bir ameldir, ama bayram günü olursa haram bir ameldir. Bunu belirleyen de Allah’tır. Benzer şekilde şer’î nasslar ile sâbittir ki Müslümanlardan bir kısmı hilâli çıplak gözle gördüğü zaman, tüm Müslümanları bağlayıcı olur, astronomik hesaplara ise itibar edilmez. Bunun için hatasını düzeltmediği takdirde, Diyanet İşleri Başkanlığı‘na uymak şer’an muteber bir amel olmaz. Üstelik bu hatalı yaklaşım, Müslümanların topraklarının, servetlerinin, kardeşliklerinin ve birlikteliklerinin parçalanması yetmiyormuş gibi, ibâdetlerde ve bayramlarda dahi beraber olmalarını engellemektedir. Bu da İslâm’ın Müslümanlar için belirlediği “Ümmet” mefhumunu zedelemektedir.
Son olarak Mübârek Iyd-ul Edhâ‘nın tüm Müslümanlara hayır, bereket, selâmet ve mutluluk getirmesini diliyor, Allah Subhânehu’dan tüm Müslümanları en kısa zamanda, Nübüvvet Minhâcı üzere Râşidî Hilâfet Devleti gölgesinde tek bir Ümmet halinde bütünleştirmesini niyâz ediyoruz.
وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاءً فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ “Hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı yapışın ve sakın parçalanmayın! Allah’ın üzerinize olan nîmetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, kalplerinizin arasını birleştirmişti ve O’nun nîmeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle beyân eder ki hidâyete eresiniz” [Âl-i ‘İmrân 103]
|
