Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

Soru-Cevap

Soru: İslamî Şahsiyet kitabının ikinci cildinin 310. sayfasında, dalındayken meyvenin satışı başlığı altında şöyle geçmektedir: “... Müslim, İbn-u Ömer’den Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]‘in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: مَنِ ابْتَاعَ نَخْلاً بَعْدَ أَنْ تُؤَبَّرَ فَثَمَرَتُهَا لِلَّذِي بَاعَهَا إِلا أَنْ يَشْتَرِطَ الْمُبْتَاعُ “Aşılandıktan sonra kim bir hurma ağacı satın alırsa, satın alan şart koşmadıkça onun meyvesi onu satan kimseye aittir.” Ahmed, Ubade İbn-u Samit’ten şunu rivayet etti: “Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], satın alan şart koşmadıkça, hurma ağacının hurmasının aşılayana ait olduğuna hükmetti.” Dolayısıyla hadisin mantuğu ile kim üzerinde aşılanmış hurmaları olan ağacı satarsa, meyvenin alış-verişe dahil olmadığına, bilakis satıcının mülkünde kalmaya devam ettiğine delil getirilir. Bu hadisin mefhumu ile de, ağaç aşılanmamış ise, meyvesinin alış-verişe dahil olduğuna ve müşteriye ait olduğuna delil getirilir. Burada mefhumdan maksat, mefhumu muhalefettir. Burada o, şart mefhumudur.”

Usulcüler bu hadisi, şart mefhumu değil de sıfat mefhumu konusunda zikretmişlerdir.

O halde neden burada sıfat mefhumu değil de şart mefhumu denilmiştir? Bunun açıklanmasını rica ediyorum?

Cevap: Usul meselelerinde vacip olan, araştırılan meselenin tüm yönleriyle kuşatılmasıdır! Mesela soru soran kişiyi araştırmaya yönelten şu, مَنِ ابْتَاعَ نَخْلاً بَعْدَ أَنْ تُؤَبَّرَ فَثَمَرَتُهَا لِلَّذِي بَاعَهَا إِلا أَنْ يَشْتَرِطَ الْمُبْتَاعُ “Aşılandıktan sonra kim bir hurma ağacı satın alırsa, satın alan şart koşmadıkça onun meyvesi onu satan kimseye aittir” hadisi ile diğer şu hadistir: “Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], satın alan şart koşmadıkça, hurma ağacının hurmasının aşılayana ait olduğuna hükmetti.” Şimdi siz, bu iki hadisten bir kısmını aldınız ve konuyu bunun üzerinde döndürdünüz! Zira siz, hadisin ilk kısmını aldınız ve bununla yetindiniz! Dolayısıyla [من ابتاع نخلاً...] “Kim bir hurma ağacı satın alırsa” şeklindeki şart mefhumu ile [بعد أن تؤبر...] “Aşılandıktan sonra” şeklindeki sıfat mefhumu arasında bir ihtilaf olduğunu ve doğal olarak da burada sıfat mefhumunun geçerli olduğunu düşündünüz. Çünkü hüküm, aşılanmayla ilgilidir ve aşılanmadan önceki satışın hükmü ile aşılandıktan sonraki satışın hükmü farklıdır.

[مَنْ ابتاع...] “...Kim satın alırsa” şartının mefhumu muhalefetine, yani [مَن لم يبتع...] “Kim satın almaz ise” durumuna gelince; hüküm bununla ilgili değildir. Çünkü ortada bir satış yoksa ortada bir hüküm de yok demektir. Zira şayet hiçbir şey gerçekleşmemişse, hurma ağacı hakkında kimi sorgulayacağız ki? Binaenaleyh şayet şu hadis, من ابتاع نخلاً بعد أن تؤبَّر فثمرتها للذي باعها “Aşılandıktan sonra kim bir hurma ağacı satın alırsa, onun meyvesi onu satan kimseye aittir” şeklinde ve diğer hadis de, أن النبي قضى أن تمر النخل لمن أبَّرها “Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], hurma ağacının hurmasının aşılayana ait olduğuna hükmetti.” şeklinde sınırlandırılmış olsaydı, mefhumun sıfat mefhumu olması gerektiği şeklindeki sözünüz doğru olurdu. Ancak siz, en önemli kısmı, dahası hadisin sonundaki en önemli kısmı ihmal ettiniz ki o da şart koşulanın istisna edilmesidir. Yani [إلا أن يشترط المبتاع] “Satın alan şart koşmadıkça” şartıyla sınırlandırılmasıdır. Dolayısıyla iyice araştırıp düşünseydiniz, sıfat mefhumunun saf dışı kaldığını ve geçerli olanın da şartın sınırlandırılmasından alınan şart mefhumu olduğunu görürdünüz. Çünkü aşılanma veya aşılanmama, şart koşulanın istisna edilmesiyle birlikte saf dışı olmuştur. Zira önemli olan şartın olmasıdır. Dolayısıyla şayet satın alan kişi hurma ağacının meyvesiyle birlikte kendisine ait olmasını şart koşarsa, satış ister aşılandıktan önce isterse sonra olsun bu şart uygulanır. Dolayısıyla da hurma ağacını aşılamadan önce satın alırsa, hurma ona ait olur ve şayet hurma ağacını aşılandıktan sonra satın alır ve hurmanın da kendisine ait olmasını şart koşarsa yine ona ait olur. Nitekim burada geçerli olan, şart koşulanın istisna edilmesinden kaynaklanan şarttır. Zira satın alan kişi şart koşarsa, hurma ağacı meyvesiyle birlikte ona ait olur. İster aşılamadan önce isterse sonra olsun fark etmez. Yani sıfat mefhumuyla amel edilmez.

Görünen o ki karışıklık, aşağıdaki şu iki husustan kaynaklanmıştır:

Birincisi: Siz, hadisin içerisinde sadece [من ابتاع] “Kim satın alırsa” şeklindeki bir şartın olduğunu zannettiğinizden dolayı konuyu [من ابتاع] “Kim satın alırsa” şeklindeki şart mefhumu ile [بعد أن تؤبر] “Aşılandıktan sonra” şeklindeki sıfat mefhumu üzerinde döndürdünüz ve kendisi için delil getirilenin sıfat mefhumu olduğunu düşündünüz. Ancak siz, [إلا أن يشترط المبتاع] “Satın alan şart koşmadıkça” cümlesini terk ettiniz ve bu cümleyi konuya dahil etmediniz. Dolayısıyla bu cümle, araştırmanız sırasında boş bir söz gibi oldu! Aynen Şahsiyette şu şekilde geçtiği gibi: “Şart ile sınırlandırıldığında, faydası olmayan boş bir söz gibi olur.”

İkincisi: Şart lafzının ve türevlerinin [müştaklarının] açıklamasının ne olduğu bilinmeksizin şartı sadece edatlar olarak görmeniz doğru değildir. Zira şart ve türevleri, bazen bir edatın yerine gelir ve onun da bir mefhumu olur. Mesela oğlunuza [أعطيك جائزة بشرط أن تفوز في الامتحان] “İmtihanda başarılı olman şartıyla sana izin veririm” dediğinizde bunun bir mefhumu vardır. Yani “İmtihanda başarılı olmadığı taktirde çocuğa izin yoktur” demektir. Zira [بشرط أن تفوز في الامتحان] “İmtihanda başarılı olman şartıyla” demek, “şayet imtihanda başarılı olursan” anlamına gelmektedir ve hakeza…

Binaenaleyh hadisteki şart mefhumu, buradaki [من ابتاع] “Kim satın alırsa” edatından alınmamıştır. Zira bunun, şart mefhumu bakımından hükümde bir etkisi yoktur. Bilakis hükümde etkisi olan, [إلا أن يشترط المبتاع] “Satın alan şart koşmadıkça” cümlesidir. Dolayısıyla bu şart ile istisna, edatın yerine kullanılmıştır. Yani [إذا اشترط المبتاع فله كذا وإذا لم يشترط فله عكس كذا...] “Satın alan şart koşarsa onun için şöyle olur ve şayet şart koşmaz ise bunun aksi olur…” demektir.

Hülasası: Bu şart ile istisna etmenin bir mefhumu vardır. İster bu, birinci hadiste geçtiği gibi [من ابتاع فله كذا إذا اشترط المبتاع وله غير كذا إذا لم يشترط] “Satın alan şart koşarsa satın alan için şöyle olur ve şayet şart koşmaz ise bunun aksi olur” anlamında şart edatından sonra olsun isterse ikinci hadiste geçtiği gibi [قضى رسول الله  بكذا إذا اشترط المبتاع وغير كذا إذا لم يشترط المبتاع] “Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], şayet satın alan şart koşarsa şu şekilde hüküm verdi ve şayet satın alan şart koşmaz ise bunun aksine hüküm verdi” anlamında şart edatı olmaksızın olsun fark etmez. Dolayısıyla bu şart koşulanın istisna edilmesi, şart mefhumunu geçerli kılmaktadır.

Usulcülerin ibaresi hakkında bahsettiğiniz hususa gelince; bu doğrudur. Zira onlar, hadisin son kısmını zikretmemişlerdir. Bilakis bir ibare koyarak onu incelemişlerdir ki o da şudur: [من باع نخلاً مؤبرا فثمرتها للبائع] “Kim hurma ağacı satarsa, onun meyvesi satan kişiye aittir.” Dolayısıyla hüküm, aşılamaya yönelmekte olup geçerli olan mefhum da sıfat mefhumu olmaktadır. Nitekim usul kitaplarında, bu tür bölünmüş  cümleler bulunmaktadır. Zira onlar, ya bir ibare veya hadisin manasını veya onun bir kısmını koyarlar ve bunun üzerine de kaideyi belirlerler. Aynen şu sözleri gibi: [في الغنم السائمة زكاة] “Otlayan koyuna zekat düşer.” Aslında hadis bu şekilde değildir. Bilakis bu, Ebi Davud’un hayvanların zekatı hakkındaki uzun hadisin bir kısmıdır ki o da şöyledir: ...وَفِي سَائِمَةِ الْغَنَمِ إِذَا كَانَتْ أَرْبَعِينَ، فَفِيهَا شَاةٌ... “... Otlayan koyunun [sayısı] şayet kırk olursa buna bir koyun zekat düşer…” Dolayısıyla Ebu Davud bunu, uzun bir hadisten rivayet etmiş ve içerisinde [إذا كانت أربعين] “Şayet kırk olursa” şeklindeki şartı açıklamıştır. Ancak usulcüler, şartı terk etmişlerdir. Çünkü onların konusu sıfat mefhumu olduğundan “otlayan koyun” şeklinde sınırlandırmışlar, [في الغنم السائمة زكاة] “Otlayan koyuna zekat düşer” şeklinde formüle etmişler ve bunu da sıfat mefhumuna örnek vermişlerdir. Yani şayet otlayan değilse zekat düşmez demektir. Ayrıca şart mefhumunun da geçerli olduğu bilinmelidir. Çünkü otlasa bile şayet kırk olmamışsa zekat düşmez. Dahası şayet onlardan birisi, ...وَفِي سَائِمَةِ الْغَنَمِ إِذَا كَانَتْ أَرْبَعِينَ، فَفِيهَا شَاةٌ... “... Otlayan koyunun [sayısı] şayet kırk olursa buna bir koyun zekat düşer…” hadisini zikretse ve ardından da burada geçerli olanın sıfat mefhumu olduğunu söylese, onun bu sözü dakik olmaz. Bilakis doğru olan, aynı şekilde şart mefhumunun da geçerli olduğunun söylenmesidir. Ancak şayet hadis bölünerek [في الغنم السائمة زكاة] “Otlayan koyuna zekat düşer” kısmı zikredilmiş ve geçerli olanın da sıfat mefhumu olduğu söylenmişse, bu söz sahih olur. Ancak hadis açısından değil bölünmüş  metin açısından sahih olur.

Hakeza hadisteki mefhumu muhalifeden murat edilen tamamen şart mefhumu olup sıfat mefhumu değildir.

H. 22 Cumade’l Âhir 1433

   
12.05.2012
   



...:-

Soru-Cevap