Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

Soru-Cevap

Cevap:

Şahsiyet kitabının birinci cildinin “Bir Müçtehitten Bir Başka Müçtehide Geçme” başlıklı bölümünde aşağıdaki şekilde geçmektedir:

“Ancak, bir meselede taklit etmekte olduğu hükmü terk edip bir başka hükmü almasının cevazında şu noktanın açıkça bilinmesi gerekir. Mesele bir başka mesele ile bağlantılı olmamalı, o mesele ile ilgili hükmü terk etmek bir başka şer’î hükme zarar vermemelidir. Eğer başka mesele ile bağlantısı varsa, birbiri ile bağlantılı bütün meselelerle ilgili hükümlerin hepsini birden terk etmedikçe, yalnızca bir meselenin hükmünü terk etmesi caiz olmaz. Çünkü onların hepsi tek mesele sayılır. Namaz, abdest ve namazın rükünleri gibi. Örneğin Şafii mezhebinde olan bir kimsenin, Ebu Hanife’nin kadına dokunmak abdesti bozmaz sözünü taklît ederek, Şafii mezhebine göre namazı kılması doğru değildir. Yine ne kadar çok olursa olsun namazda ameli kesir/gereğinden fazla amel namazı bozmaz sözünü taklît eden kimsenin veya Fatihayı okumak namazın rükünlerinden değildir sözünü taklît eden kimsenin, ameli kesir namazı bozar diyen kimseyi veya Fatiha namazın rükünlerindendir diyen kimseyi taklît ederek namaz kılması doğru değildir. Dolayısıyla terki câiz olan hüküm, terki ile diğer şer’î hükümlere göre yerine getirilen amelleri etkilemeyen hükümdür.” Dolayısıyla buradan açığa çıkmaktadır ki, meselenin bir başka meseleyle bağlantılı olmaması ve o mesele ile ilgili hükmü terk etmenin bir başka şerî hükme zarar vermemesiyle bağlantılı olduğunun bilinmesidir. Zira başka hükümler için bir rükün veya inikat şartı veya sıhhat şartı olmaz. Çünkü o zaman mesele, diğer meseleyle bağlantılı olur.

Biz bunu, daha net olarak aşağıdaki şekilde açıklayabiliriz:

“Meselenin tarifi”: Buradaki meseleden maksat, sıhhatli olması kendi dışındakilere bağlı olmayan tüm fiil veya fiiller gurubudur.

Cüzi meseleye gelince; şartlar ve rükünler gibi gerçekleşmesi kaçınılmaz olan tüm fiillerdir.

Örnekler:

Abdest: Kendi dışındaki fiillerin sıhhatli olması ona bağlı olan fiillerdendir. Çünkü namazın sıhhati, abdeste bağlıdır. Bundan dolayı abdest, tarife göre bir mesele değildir. Ancak o, namazdan bir cüz olup namazın sıhhatinin gerçekleşmesi için kaçınılmazdır.

Namaz: Sıhhatli olması kendi dışındakilere bağlı olmayan fiillerdir. Dolayısıyla o, tek bir mesele olup taharet ve istikbal-i kıble şeklindeki rükünler ve sıhhat şartları gibi sıhhatinin gerçekleşmesi için kaçınılmaz olan her şey ondan bir cüz sayılır.

Oruçta niyet etmek: Kendi dışındaki fiillerin sıhhatli olması ona bağlı olan bir fiildir. Zira orucun sıhhatli olması niyete bağlıdır. Bundan dolayı niyet, bir mesele olmayıp bilakis başka bir meselenin cüzüdür.

Oruç: Sıhhatli olması kendi dışındakilere bağlı olmayan bir fiildir. Dolayısıyla o, bir mesele olup niyet ve yemek ve içmekten kaçınmak gibi sıhhatinin gerçekleşmesi için kaçınılmaz olan her şey ondan bir cüz sayılır.

Binaenaleyh bir kişi, namazda bir müçtehidi taklit ettiği zaman abdest, ihtilamlı iken yıkanmak, teyemmüm, istikbal-i kıble ve namazın rükünleri gibi namazın tüm cüzlerinde de onu taklit etmesi gerekir. Yine bir kişi oruçta da bir müçtehidi taklit ettiği zaman niyet etmek, her gün ya da bir ay boyunca düzenle şekilde niyet edilmesi, niyetin gündüz edilmesi sahih olur mu yoksa geceden edilmesi zorunlu mudur, orucu açmak ve orucun bozulmasına ruhsat verilmesi gibi tüm cüzlerinde de onu taklit etmesi gerekir. Ancak kişinin, başka bir meselede başka müçtehidi taklit etmesi caizdir.

Tüm bunlar kişinin mukallit olması halinde geçerlidir. Ancak kişinin delilleri muhakeme etme ve onları tercih etme imkanı varsa, onun taklit ettiği müçtehidi terk etmesi ve en güçlü olan delile tabi olması caizdir.

Umarım mesele açıklığa kavuşmuştur…

Şüphesiz yardım ve tevfik eden Allahu Subhânehu’dur.

H. 23 Şevval 1433

   
06.09.2012
   



...:-

Soru-Cevap