Aya

istabl.
1953
HT logo
 
 
 
               
 

:::
:::
 

Bismillahi Al-Rahman Al-Raheem

Soru Cevap

Soru:

Şahsiye 3 kitabının mutemet baskısında s. 44’ün ikinci paragrafının 3. satırında şu ifade geçiyor: “Hakkında Şeriatın sükût ettiği şey, haram kılmadığı, yani helal kıldığı şeydir. Bunun içerisine vacip, mendup, mubah ve mekruh girer.”

Bir dizi sorularım olacak:

1- Hadiste şöyle geçti: “Hakkında sustu…” Bunun vacibi, mendubu ve mekruhu kapsadığını varsaysak, Şeriatın açıklaması gereken konularda açıklamanın olmadığı anlamı çıkar

2- “Bazı şeylerden” buyurdu, fiillerden demedi. Eşyada ise helal ve haramlık söz konusudur. Vacip, mendup ve mekruh olmaz. Özellikle bu hadis yağ, peynir ve kürk ile ilgili hükmü sorma konusunda geldi. Bunlar, fiil değil birer eşyadır.

3- Yine hadiste “Ruhsat” ifadesi geçti. Burada hakkında sustuğu şey vacip olarak tefsir edilebilir, o zaman nasıl ruhsat olabilir?

4- Keza hadiste “Affedilmiştir” dendi. Yine hakkında söz söylemeyip sustuğu şey vacip olarak tefsir edilebilir, o zaman nasıl affedilmiş olabilir?

5- Hadiste “Onları araştırmayınız” buyurdu. Bu hadis, araştırma yapılmasını yasaklıyor. Eğer eşyanın vacip, mendup veya mekruh olma ihtimali olsa idi o takdirde araştırma yapmak yasaklanmazdı.

Bunların açıklanmasını rica ediyorum. İlginize teşekkürler

Cevap:

1- İlgili hadisler şöyledir:

A- et-Tirmizî Selman el-Fârisî‘den şöyle rivayet etti: “Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e yağ, peynir ve kürk hakkında soruldu. O da şöyle buyurdu: الْحَلاَلُ مَا أَحَلَّ اللَّهُ فِي كِتَابِهِ، وَالْحَرَامُ مَا حَرَّمَ اللَّهُ فِي كِتَابِهِ، وَمَا سَكَتَ عَنْهُ فَهُوَ مِمَّا عَفَا عَنْهُ  “Helal, Allah’ın Kitabında helal kıldığıdır. Haram da Allah’ın Kitabında haram kıldığıdır. Hakkında bir şey söylemediği ise bağışladığı şeyler zümresindendir.” Ebu Davud’un İbn Abbas’tan rivayeti ise şöyledir: فَبَعَثَ اللَّهُ تَعَالَى نَبِيَّهُ، صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَنْزَلَ كِتَابَهُ، وَأَحَلَّ حَلَالَهُ، وَحَرَّمَ حَرَامَهُ، فَمَا أَحَلَّ فَهُوَ حَلَالٌ، وَمَا حَرَّمَ فَهُوَ حَرَامٌ، وَمَا سَكَتَ عَنْهُ فَهُوَ عَفْوٌ “Allah Teâlâ Nebî SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i gönderdi, kitabını indirdi, helalini helal, haramını da haram kıldı. Helal kıldığı helaldir, haram kıldığı da haramdır, sükût buyurduğu da affedilmiştir.”

B- el-Beyhâkî es-Sunen’ul Kubra’da Ebî Salebe’den şunu rivayet etti: إِنَّ اللهَ فَرَضَ فَرَائِضَ، فَلَا تُضَيِّعُوهَا، وَحَّدَ حُدُودًا، فَلَا تَعْتَدُوهَا، وَنَهَى عَنْ أَشْيَاءَ، فَلَا تَنْتَهِكُوهَا، وَسَكَتَ عَنْ أَشْيَاءَ رُخْصَةً لَكُمْ، لَيْسَ بِنِسْيَانٍ، فَلَا تَبْحَثُوا عَنْهَا  “Allah farzlar kıldı onları zayi etmeyiniz ve sınırlar koydu onları aşmayınız, bir şeyleri yasakladı. Onları işlemeyiniz, unutmaksızın size ruhsat olsun diye de bazı şeyler hakkında sustu onları araştırmayınız.”

C- et-Tirmizî ve ed-Darukutnî Ali RadiyAllahu Anh’dan şunu rivayet etti: لَمَّا نَزَلَتْ هَذِهِ الْآيَةُ وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا. قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ أَفِي كُلِّ عَامٍ؟ فَسَكَتَ، فَقَالُوا: أَفِي كُلِّ عَامٍ؟ قَالَ: لَا وَلَوْ قُلْتُ نَعَمْ لَوَجَبَتْ، فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى: يا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لا تَسْئَلُوا عَنْ أَشْياءَ إِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُم “Şu ayeti kerime indiğinde “Oraya yol bulanlar için Beyti haccetmek Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır.” Dediler ki: “Her yıl mı Ya Rasûlullah?” Sustu. Dediler ki: “Her yıl mı Ya Rasûlullah!” O da: “Şayet evet deseydim farz olurdu.” Buyurdu. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: “Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın.” Başka bir rivayette ise ed-Darukutnî Ebu Hurayra’dan Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْحَجُّ فَقَامَ رَجُلٌ فَقَالَ: فِي كُلِّ عَامٍ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ فَأَعْرَضَ عَنْهُ، ثُمَّ عَادَ فَقَالَ: فِي كُلِّ عَامٍ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ فَقَالَ: وَمَنِ الْقَائِلُ؟ قَالُوا: فُلَانٌ، قَالَ: وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَوْ قُلْتُ نَعَمْ لَوَجَبَتْ وَلَوْ وَجَبَتْ مَا أَطَقْتُمُوهَا وَلَوْ لَمْ تُطِيقُوهَا لَكَفَرْتُمْ فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لا تَسْئَلُوا عَنْ أَشْياءَ إِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُم “Ey insanlar! Size hac yazıldı” Bir adam kalktı ve “Her sene mi Ya Rasûlullah?” dedi. Rasûl ondan yüz çevirdi. Sonra tekrar aynı soruyu sordu: “Her sene mi Ya Rasûlullah?” Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Soran kimdi?” Dediler ki: “Filanca” Dedi ki: “Şayet evet deseydim farz olurdu. Farz olduğunda da güç yetiremezdiniz. Güç yetiremediğiniz zaman da küfre girerdiniz” Ardından Allah şu ayeti indirdi: “Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın.”

2 - Hadislerin anlamını açıklamaya geçmeden önce gerekli bazı şeylere değinmek güzel olur:

A- Eşya ile fiil arasındaki ayrım, Usulü Fıkıh konusudur, dil bahsi değildir. Aksi takdirde “Şey” sözcüğü fiili de içerir. Böylece şeri hükmü farz, vacip, mendup, mubah, mekruh, haram, mahzur, ruhsat, azimet, şart, sebep, mani, sahih, fasit ve butlan diye ayırmak Usulü Fıkıh terimleridir. Bunların anlamlarını bulmak için sözlüğe bakılırsa, fıkhi anlamları bulunamaz. Bu Usulü Fıkıh terimleri, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ve Raşid Halifeler döneminden sonra ortaya çıktı. Dilbilgisi terimleri olan Fail ve Meful gibi. Eğer bunlar için sözlüklere bakılırsa Dilbilgisi anlamlarından farklı anlamlar olduğu görülecektir.

B- Buna göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem veya Sahabe RadiyAllahu Anhum sözleri okunduğunda içerisinde şey ya da fail sözcüğünün geçtiği görülürse bu ıstılâhî mana olduğu anlamına gelmez. Aksine lügati hakikat mi, genel örfi hakikat mi, özel [Istılâhî] hakikat mi ya da şeri hakikat mi diye doğru anlamını bulmak için araştırma yapılır.

C- Soru bizatihi özel sözcükler ile ilgili olur, cevap da sorudan bağımsız genel olarak gelmiş ise genellik cevabın değindiği konuda söz konusu olur. Soruda geçen sözcüklere özel olmaz Örneğin et-Tirmizî Ebu Said’den sahih hadiste şunu rivayet etti:  قِيلَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، أَتَتَوَضَّأُ مِنْ بِئْرِ بُضَاعَةَ.؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ المَاءَ طَهُورٌ لَا يُنَجِّسُهُ شَيْءٌ  “Denildi ki: “Ya Rasûlullah! Budâa kuyusunun suyundan abdest alabilir miyiz?” Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Şüphesiz su temizdir, hiç bir şey onu kirletemez.” Burada Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e Budâa kuyusu hakkında soruldu. Ama cevap Budâa kuyusundan bağımsız geldi, Budâa kuyusunu zikretmedi. Sadece “Şüphesiz su temizdir, hiç bir şey onu kirletemez.” buyurdu. Bu yüzden genellik, su ile temizlenmek konusu için de geçerli olur. İster su, Budâa kuyusundan olsun isterse başka herhangi bir kuyudan olsun fark etmez. Genel lafzın konusu, Budâa kuyusudur denilmez. Aksine cevap geneldir, cevabın konusunu da içine alır. Sadece soru ile ilgili olmaz, yani “Şüphesiz su temizdir, hiç bir şey onu kirletemez.” cevabına özel olmaz. Yani Budâa kuyusundan çıkarılan suyu hiç şey kirletemez konusuna özel değildir. Yani konu, su ile temizliktir. Konu, Budâa kuyusu değildir.

3- Şimdi sorularınıza cevap verelim:

A- et-Tirmizî hadisi: “Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e yağ, peynir ve kürk hakkında soruldu. O da şöyle buyurdu: الْحَلاَلُ مَا أَحَلَّ اللَّهُ فِي كِتَابِهِ، وَالْحَرَامُ مَا حَرَّمَ اللَّهُ فِي كِتَابِهِ، وَمَا سَكَتَ عَنْهُ فَهُوَ مِمَّا عَفَا عَنْهُ  “Helal, Allah’ın Kitabında helal kıldığıdır. Haram da Allah’ın Kitabında haram kıldığıdır. Hakkında bir şey söylemediği ise bağışladığı şeyler zümresindendir.” Ebu Davud’un rivayetinde ise “... Affedilmiştir” ifadesi geçti. Kuşkusuz hadiste matuf olan [atfedilen] “Sükût buyurduğu da” ifadesi, en yakın matufun aleyhe [Üzerine atfedilene] ait olur. Buradaki matufun aleyh “Haram da Allah’ın Kitabında haram kıldığıdır. Yani hakkında sustuğu şey haramdan affedilmiş olandır, yani helaldir.

Buradaki genellik, sorunun konusunda olması gerekir. Ama cevap sorudan daha genel ve bağımsız olduğu için, konu sorudan değil, cevaptan alınır. Dolayısıyla cevap, ister kürk, peynir ve yağ ile ilgili olsun isterse helal ya da haram içerisine giren herhangi bir şey ile ilgili olsun, hükmü helal veya haram olan her şeyi kapsar. Bu dediğimiz ıstılâhî manaya göre eşya ya da fiil sözcüğü altına giren her şey için geçerlidir. Örneğin eşya üzerine uygulanırsa helal burada mubah anlamına gelir. Fiil üzerine uygulanırsa helal burada haram dışındakiler yani farz, mendup, mubah ve mekruh anlamına gelir.

B- el-Beyhakî‘nin Ebî Salebe RadiyAllahu Anh’dan rivayet ettiği hadis: وَنَهَى عَنْ أَشْيَاءَ، فَلَا تَنْتَهِكُوهَا، وَسَكَتَ عَنْ أَشْيَاءَ رُخْصَةً لَكُمْ، لَيْسَ بِنِسْيَانٍ، فَلَا تَبْحَثُوا عَنْهَا “Bir şeyleri yasakladı. Onları işlemeyiniz, unutmaksızın size ruhsat olsun diye de bazı şeyler hakkında sustu onları araştırmayınız.” Bu hadiste üç şey var:

Birincisi: “Bazı şeyler hakkında sustu” Buradaki şey ıstılâhî manada değil, yani fiil hariç demek değildir, aksine fiili de içerir. Örneğin şu ayet kerime:يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَسْأَلُوا عَنْ أَشْيَاءَ إِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ وَإِنْ تَسْأَلُوا عَنْهَا حِينَ يُنَزَّلُ الْقُرْآنُ تُبْدَ لَكُمْ عَفَا اللَّهُ عَنْهَا وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ  “Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur’an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. Allah onları bağışlamıştır. Allah, Gafurdur, Halimdir.” [Maide 101] el-Kurtubî‘nin tefsirinde c.6 s. 330’da şöyle geçer: “et-Tirmizî ve ed-Darukutnî ‘nin Ali RadiyAllahu Anh’dan rivayet ettiği şu hadis: لَمَّا نَزَلَتْ هَذِهِ الْآيَةُ وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا. قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ أَفِي كُلِّ عَامٍ؟ فَسَكَتَ، فَقَالُوا: أَفِي كُلِّ عَامٍ؟ قَالَ: لَا وَلَوْ قُلْتُ نَعَمْ لَوَجَبَتْ، فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى: يا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لا تَسْئَلُوا عَنْ أَشْياءَ إِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُم “Şu ayeti kerime indiğinde “Oraya yol bulanlar için Beyti haccetmek Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır.” Dediler ki: “Her yıl mı Ya Rasûlullah?” Sustu. Dediler ki: “Her yıl mı Ya Rasûlullah!” O da: “Şayet evet deseydim farz olurdu.” Buyurdu. Bunun üzerine Allah Subhânehu ve Teâlâ şu ayeti indirdi: “Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın.” Başka bir rivayette ed-Darukutnî Ebu Hurayra’dan Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْحَجُّ فَقَامَ رَجُلٌ فَقَالَ: فِي كُلِّ عَامٍ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ فَأَعْرَضَ عَنْهُ، ثُمَّ عَادَ فَقَالَ: فِي كُلِّ عَامٍ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ فَقَالَ: وَمَنِ الْقَائِلُ؟ قَالُوا: فُلَانٌ، قَالَ: وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَوْ قُلْتُ نَعَمْ لَوَجَبَتْ وَلَوْ وَجَبَتْ مَا أَطَقْتُمُوهَا وَلَوْ لَمْ تُطِيقُوهَا لَكَفَرْتُمْ فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لا تَسْئَلُوا عَنْ أَشْياءَ إِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُم “Ey insanlar! Size hac yazıldı” Bir adam kalktı ve “Her sene mi Ya Rasûlullah?” dedi. Rasûl ondan yüz çevirdi. Sonra tekrar aynı soruyu sordu: “Her sene mi Ya Rasûlullah?” Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Soran kimdi?” Dediler ki: “Filanca” Dedi ki: “Şayet evet deseydim farz olurdu. Farz olduğunda da güç yetiremezdiniz. Güç yetiremediğiniz zaman da küfre girerdiniz” Ardından Allah şu ayeti indirdi: “Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın.”

Burada açıkça görülmektedir ki sorulan şey, hacdır. Hac ise bir fiildir. Ayette ise buna eşya dendi.

İkincisi: “Size ruhsat olsun diye de bazı şeyler hakkında sustu.” Matuf olan bu cümle, en yakın matufun aleyh olan “Bir şeyleri yasakladı. Onları işlemeyiniz.” cümlesine ait olur. Yani buradaki ruhsat, “çiğnemeyiniz” karinesinden hareketle kesin nehiydir. Yani hakkında sustuğu şey, haramdan ruhsattır yani helaldir. Bu dediğimiz husus eğer şey sözcüğü ıstılâhî anlamda olursa sorulan şey onun için de geçerli olur. Dolayısıyla burada helal, mubahtır. Eğer fiil sözcüğü ıstılâhî anlamda olursa sorulan şey onun için de geçerli olur. Buna göre helal burada, haram dışında olanlardır yani farz, mendup, mubah ve mekruhtur.”

Üçüncüsü: “Onları araştırmayınız” Bu cümle matufun aleyhe matuf olan ile bağlantılıdır. Hadisteki matuf, “Bazı şeyler hakkında sustu” ifadesidir. Matufun aleyh ise “Bir şeyleri yasakladı. Onları işlemeyiniz.” Cümlesidir. Yani helaldir, Onun haramlığını araştırmayınız. Yoksa farz ve mendup bakımından hükümlerini araştırmayınız demek değildir. Buna göre hadisin manası şöyledir: Hakkında sustuğu şey helaldir. Sorunuz nedeniyle haram kılınacak olması korkusuyla haramlığını araştırmayınız. Nitekim el-Buhârî hadisinde Sa’d ibn Ebî Vakkâs’tan Nebî SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediği rivayet edildi: إِنَّ أَعْظَمَ المُسْلِمِينَ جُرْمًا، مَنْ سَأَلَ عَنْ شَيْءٍ لَمْ يُحَرَّمْ، فَحُرِّمَ مِنْ أَجْلِ مَسْأَلَتِه “Müslümanların cürüm bakımından en büyüğü, haram olmayan bir şey hakkında soru soran ve bu sorusu yüzünden o şeyin haram kılınmasına sebep olan kimsedir.”

4- Buna göre mektubunda belirttiğin sorular aşağıdaki şekildedir:

“Bunun vacibi, mendubu ve mekruhu kapsadığını varsaysak, Şeriatın açıklaması gereken konularda açıklamanın olmadığı anlamı çıkar.”

Hadiste geçen mesele, haram ve helal arasıdır. Hakkında sustuğu şeyin helal olduğunu yukarıda açıklanmıştık. Dolayısıyla hadisin konusu, tamamen açıktır. Hakkında sorulan şeyin Usulü Fıkıh anlamında fiil olması durumunda bu fiilin vacip mi, mendup mu, mubah mı, mekruh mu diye helalin türü hakkında araştırma yapmak ise başka hadislerden söz konusu olur. Bütün hükümler, bir hadiste bulunmayabilir. Bu, usul ilmiyle uğraşan müçtehitler nazarında bilinen bir şeydir.

“Bazı şeyler” sözünün, fiili içerdiğini daha önce beyan etmiştik. Hadiste hakkında sorulan şeyin yağ, peynir ve kürk olması bunu etkilemez. Çünkü sorunun cevabı, sorudan daha geneldir. Bazen soru, ıstılâhî anlamda eşya hakkında olabilir, peynir hadisinde olduğu gibi. Bazen de soru, hac hadisinde olduğu gibi fiil hakkında olabilir. Örneğin ayeti kerime sorulan hac fiiline eşya ismini kullandı. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَسْأَلُوا عَنْ أَشْيَاءَ إِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ وَإِنْ تَسْأَلُوا عَنْهَا حِينَ يُنَزَّلُ الْقُرْآنُ تُبْدَ لَكُمْ عَفَا اللَّهُ عَنْهَا وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ “Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur’an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. Allah onları bağışlamıştır. Allah, Gafurdur, Halimdir.” [Maide 101]

“Ruhsat” sözüne gelince,  yani haramdan ruhsattır. Bu, helal olduğu anlamına gelir.

“Affedilmiştir” sözün ise yani haramdan affedilmiştir. Bu, helal olduğu anlamına gelir.

“Onları araştırmayınız” sözün de yani haramlığını araştırmayınız. Çünkü sorunuz nedeniyle haram kılınabilir. Yoksa haram kılınmayanı araştırmayınız demek değildir Mesele, vahiy zamanı haramlığa yol açacak soru sormaktan kaçınmaktır. Çünkü sorudan dolayı mesele haram kılınabilir. Şu hadiste olduğu gibi: إِنَّ أَعْظَمَ المُسْلِمِينَ جُرْمًا، مَنْ سَأَلَ عَنْ شَيْءٍ لَمْ يُحَرَّمْ، فَحُرِّمَ مِنْ أَجْلِ مَسْأَلَتِهِ  “Müslümanların cürüm bakımından en büyüğü, haram olmayan bir şey hakkında soru soran ve bu sorusu yüzünden o şeyin haram kılınmasına sebep olan kimsedir.” Bu konu dışında soru sormak ise hükümleri öğrenmek için gereklidir. Nitekim Ebu Davud Cabir’den Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: لَا سَأَلُوا إِذْ لَمْ يَعْلَمُوا فَإِنَّمَا شِفَاءُ الْعِيِّ السُّؤَالُ  “Dikkat ediniz! Bilmiyorsanız sorunuz, çünkü cehaletin şifası sormaktır.”

Cevabın netlik kazandırmış olacağını umuyorum.

H.25 Cemâdiye’l Âhir 1434

   
05.05.2013
   



...:-

Soru Cevap